Siemens Türkiye CEO’su Hüseyin Gelis’le Endüstri 4.0 ve dijitalleşmeye dair
Sizi tanıyabilir miyiz?
Siemens ailesine Almanya’da lise döneminde staj yaparken katıldım. Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nde aldığım mikro ve makro ekonomi eğitiminin ardından, Phoenix Üniversitesi İşletme Yönetimi programından mezun oldum ve çalışma hayatıma 1976’da Siemens’te başladım. Aralarında ABD, Türkiye, Hindistan, Kanada ve Almanya’nın da bulunduğu yedi ülkede Siemens’in şirketlerinde farklı görevlerde bulundum. Siemens Kanada’da Başkan Yardımcısı ve CFO görevlerini yürütürken 1 Ekim 2007’de Siemens Türkiye’de Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO olarak göreve başladım. Ayrıca 2015’ten bu yana TÜSİAD’ın Almanya Network Çalışma Grubu Başkanlığı’nı yürütüyorum. Yine 2017’den beri Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) Yönetim Kurulu Üyesi’yim.
Siemens Türkiye hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Türkiye’nin en eski ve köklü sanayi kuruluşlarından biri olan Siemens; sürekli gelişim, yenilikçilik ve teknoloji vizyonunu Türkiye’ye yaklaşık 162 yıl önce ilk telgraf sistemini kurarak taşıdı. Yani Siemens, Almanya’da kurulduktan sadece dokuz yıl kadar kısa bir süre sonra Türkiye topraklarına geldi. Osmanlı döneminde başlayan ilişkilerle birlikte pek çok alanda Türkiye’deki ilk adımları biz attık. 1856’da ilk telgraf sistemini, 1881’de ilk telefon hattını, 1906’da Dolmabahçe Gazhane’de ilk enerji santralini hayata geçirdik. O zamandan bu yana faaliyetlerimizle pek çok konuda Türkiye ekonomisinin ve toplumunun gelişimine destek olmaya, ilkleri gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Elektrifikasyon, otomasyon ve dijitalizasyon konularına odaklanıyoruz. Enerji üretimi ve iletimi çözümlerinde lider konumda bulunuyoruz; altyapı ile endüstri için otomasyon ve yazılım çözümlerinde de öncülük yapıyoruz. Siemens Healthineers da medikal görüntüleme sistemleri ve klinik IT alanlarında önde gelen şirketlerden biri. Halihazırda üç binden fazla çalışanımız var. Türkiye ekonomisine doğrudan, dolaylı ve teşvik edilen olmak üzere yılda 3,2 milyar TL tutarında katkı sağlıyoruz. Sadece teknolojiyle değil, sosyal sorumluluk odağımızla da topluma katkı sunuyoruz. Örneğin eğitim konusunda yaptığımız iş birlikleriyle toplumsal gelişimi destekliyoruz. Kendimizi Alman kökenli bir Türk şirketi olarak görüyoruz ve Türkiye’yle birlikte büyüyor, gelişiyoruz.
Siemens olarak Endüstri 4.0’ı nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu kapsamda yaptığınız çalışmalar neler?
Almanya’da ortaya çıkan Endüstri 4.0 yol haritasını hazırlayan ve sunan çalışma grubunda Siemens de yer alıyordu. Dolayısıyla Siemens olarak Endüstri 4.0 çalışmalarının global öncüleri arasında bulunuyoruz. Endüstri 4.0 henüz konuşulmaya bile başlanmamışken Siemens olarak bu konuda kapsamlı çalışmalar yürütmeye ve makinelerin akıllanmasını sağlayacak yazılımları hazırlamaya girişmiştik. Siemens’in akıllı bilgi sistemleri olarak tanımlanabilen dijital hizmetleri; gelişmiş algoritmaları, veri analizlerini, makinelerin öğrenme teknolojilerini, veri toplama ve analizindeki 20 yılı aşkın deneyimi kapsıyor. Siemens, her zaman dijital gelişmeleri en erken benimseyen şirketlerden biri oldu. Bununla kalmayıp bu süreçlere öncülük etti, etmeye de devam ediyor.
Bir yandan dünyada dev firmaları dijital hayata geçirirken diğer yandan global birikimimizi yerel tecrübemizle birleştirerek Türkiye’deki şirketlere dijital dönüşümlerinde rehberlik ediyoruz. Dijitalizasyon kapsamında sunduğumuz yenilikçi çözümlerimiz, şirketlerin üretim süreçlerini iyileştiriyor, onlara rekabet avantajı sağlıyor. Bu çözümlerimizin en önemlileri arasında Dijital İkiz teknolojimizi ve Dijital Fabrika kavramımızı sayabiliriz. Dijital İkiz teknolojimizle gerçek dünyayı sanal ortama taşıyoruz ve fiziksel üretimin bire bir kopyasını dijital ortamda yaratarak simülasyonlar gerçekleştiriyoruz. Dijital Fabrika’da ise bir fabrika kurulmadan önce tüm bileşenleri bilgisayar ortamına uygun yazılımlarla tasarlanıyor ve fabrika sanal ortamda çalıştırılıyor. Böylece fabrikanın kendisi ortada yokken nasıl çalıştığı öğreniliyor ve en iyi çalışma sisteminin kurulması için gerekli önlemler alınabiliyor. Bu sayede maliyetler düşüyor, kalite yükseliyor ve hız kazanılıyor. Örneğin Maserati’nin Ghibli fabrikasında gerçekleştirdiğimiz dijitalizasyon projesinde Dijital İkiz teknolojimiz kullanıldı. Proje sonunda Maserati’nin yeni ürün geliştirme süresi yüzde 30 kısaldı. Ürünlerin pazara çıkış süresi 30 aydan 16 aya düşürüldü ve üretilen otomobil sayısı üç kat arttı. Adidas’ın SpeedFactory’sinde de Dijital İkiz sayesinde üretim öncesinde sürecin tamamının simülasyonunu, test edilmesini ve optimizasyonunu sağladık. Bu proje sonrasında Adidas’ın bu fabrikası kişiselleştirilebilir, hızlı ve şeffaf üretim yapacak hale getirildi.
Dijital İkiz teknolojisinin yanı sıra, SIMATIC, SINUMERIK, SIMOTION gibi otomasyon sistemleriyle de Endüstri 4.0’a adım atılmasını sağlıyoruz. Ayrıca bulut tabanlı, nesnelerin interneti işletim sistemimiz olan MindSphere de fabrikanın kurulumundan üretim ve üretim sonrası süreçlerine kadar her noktasının dijitalleştirilmesine katkı sağlıyor. MindSphere’le cihazların internete bağlanıp verilerin buluta taşınmasını, herkese açık bir ortamda, daha akıllı uygulamalar aracılığıyla yüksek katma değerli çözümler sunulmasını mümkün kılıyoruz. Örneğin MindSphere üzerinde Siemens Türkiye mühendisleri tarafından geliştirilen Manage My Machine uygulaması, dünyada herhangi bir yerdeki makinelerin verilerini, mevcut veya geçmiş durumlarını görüntüleyebiliyor. Makinelere erişim sağlayarak verimliliği artırma, durma sürelerini azaltma avantajı sunuyor. Böylece daha yüksek kalitede hizmet, dijital bir çözüm ve yeni iş modelleri sağlanıyor.
Sunduğumuz teknolojik çözümlerin yanı sıra, Türkiye’de Endüstri 4.0 vizyonunun tanınması, anlaşılması ve uygulanmasına yönelik pek çok çalışma yürütüyoruz. Bu doğrultuda hem kendi süreçlerimizi hem de müşterilerimizin süreçlerini dijitalleştirme yolunda 2000’lerin başından bu yana önemli mesafeler katettik.
Sizce Endüstri 4.0 bir devrim mi yoksa uzun zamandır içinde olunan bir evrilme süreci mi?
Endüstri 4.0 terimi, içinde bulunduğumuz ve henüz başlangıç aşamasında olan dördüncü sanayi devrimini tanımlıyor. 2011 yılında ilk kez çok soyut bir kavram olarak karşımıza çıkan Endüstri 4.0, yıllar içinde daha somut bir hal aldı. Ülkeler ve şirketler için bu konu ilk gündem maddeleri arasında yer alıyor ve gerekli stratejiler belirlenip uygulanıyor. Geçen yıllarda ağırlıklı olarak Endüstri 4.0 kavramının anlaşılması ve bu yönde stratejiler geliştirilmesi yönünde çalışmalar oldu. Finans, otomotiv gibi bazı sektörlerde ilk örnekleri ortaya çıkarken öngörülü şirketler de bu konuda vakit kaybetmeden hızla harekete geçti. Bu konuda hem Türkiye’nin hem dünyanın önünde uzun bir yol var. Endüstrinin bu yeni döneminin, uygulama anlamında yeni yeni yaygınlık kazanmaya başlasa da aslında bilişim ve teknoloji dünyasındaki hızlı ilerlemelerin bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Dijital dünyadaki gelişmeler büyük çapta bir değişimi getirirken bunun sanayideki yansıması da Endüstri 4.0 oldu.
Türkiye’nin Endüstri 4.0 konusunda önünde uzun bir yol olduğunu söylediniz. Bu konuda şirketlere neler düşüyor?
Şu anda ülkemizde Endüstri 4.0 konusunda farkındalık oluştuğunu ve çalışmalara başlandığını görüyoruz. Ülkemizin ekonomik hedeflerine ulaşması için Endüstri 4.0 kritik bir önem taşıyor. Üstelik ülkemiz bu alanda güçlü bir potansiyel taşıyor; genç nüfusu, teknolojiye olan ilgisi ve büyüyen iş gücüyle Türkiye, küresel ekonomideki rolünü değiştirecek büyük bir dönüşüm fırsatının eşiğinde duruyor. Ülkemizdeki sanayi kuruluşlarının Ar-Ge faaliyetlerine yatırım yapması, böylece gelişmiş ülkelerin Endüstri 3.0 seviyesinde tamamlamış oldukları yüksek katma değerli ürün çeşitliliği ve sanayileşmiş teknolojik üretim seviyesine erişmesi gerekiyor. Bu doğrultuda dijital dönüşümlerini gerçekleştirmek için Endüstri 4.0 teknolojilerine kaynak ayırmalarının, bu alandaki strateji ve yol haritalarını çıkarmalarının bir zorunluluk olduğu anlaşılıyor. Kısacası dijitalleşmeye yönelik stratejik odaklı bakış açısı oluşturmak ve bu doğrultuda yatırım yapmak, rekabetin gerisinde kalmayı istemeyen şirketler için öncelikli hedef olmalı. Dijital dönüşüm yolculuğuna başlayan şirketlerin, bu dönüşümün yıllar sürecek bir maraton olduğunun bilincinde olması gerekiyor. Bu dönüşüm için öncelikle kurumların ve şirketlerin üst yönetimleri sorumluluk üstlenmeli. Öte yandan bu yalnızca teknolojilerle sağlanabilecek bir dönüşüm değil, beraberinde yeni iş modelleri de getiriyor. Dolayısıyla iş yapış şekilleri ve şirket kültürlerinin yeniden yapılandırılması da önemli bir husus. Burada efektif çalışma biçimleri hayata geçirilerek daha geniş ekosistemlerle çalışmaya adapte olmak ve sürdürülebilir hedefler belirlemek gerekiyor.
Siemens Türkiye olarak dijital dönüşüm konusunda hangi stratejileri izliyorsunuz?
Endüstri 4.0 kapsamındaki çalışmalarımızla, Türkiye’deki endüstri sektöründe daha verimli üretim, pazara çıkış süresinde kısalma ve daha fazla esneklik sağlamayı amaçlıyoruz. Siemens Türkiye Kurumsal Teknolojiler Bölümümüz, son yıllarda bölgenin en hızlı büyüyen Ar-Ge merkezlerinden biri olma özelliği taşıyor. Genç ve dinamik ekibimiz, özellikle Endüstri 4.0, dijital fabrikalar, endüstriyel bulut ve dijital şebekeler alanlarına odaklanıyor. Geleceğin teknolojilerini geliştirmek üzere gerçekleştirdiğimiz yatırımlarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. Siemens Türkiye olarak verimlilik, kalite ve dijitalizasyonu yükseltmek için endüstriyel üretimin daha da profesyonelleştirilmesi gerekliliğinden yola çıkmak gerektiğine inanıyoruz. Artırılmış gerçeklik ve “fabrika kabul” testlerini uzaktan yapmak gibi teknolojileri kullanarak dönüşümü tamamlamayı hedefliyoruz. Bulut teknolojilerini ve nesnelerin internetini kullanarak, data toplayarak analiz yaptığımız çözümlerimiz var. Bu çözümlerin Endüstri 4.0’a uyarlanması konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Rakamlarla konuşmak gerekirse ürünlerin pazara sunulma süresini yüzde 25-50 arasında kısaltmayı, mühendislik giderlerini yüzde 30’a kadar düşürmeyi, enerji verimliliğini ise yüzde 70 oranında artırmayı hedefliyoruz. Türkiye’de ve globaldeki yatırımlarımızı da bu doğrultuda yönetiyoruz.
Türkiye’de de Endüstri 4.0’ın rehberi olma misyonumuzla, çözümlerimizin yanı sıra, endüstri işletmelerimizde, üniversitelerimizde, öğrencilerimizde ve ilgili kamu kuruluşlarımızda farkındalık yaratma adına birçok çalışma yürütüyoruz. Bununla birlikte dijitalleşmenin her şeyden önce insanlarla başladığı fikrini savunuyoruz. Siemens Türkiye olarak dijital çözüm ve uygulamalarımızla pazarı dijitalleştirirken diğer yandan kendi dijital dönüşüm programımız olan Dijital Master Plan’ı yürütüyoruz. Bu kapsamda hazırladığımız Dijital Olgunluk Endeksi projemizle çalışanlarımızın dijital yetkinlik seviyelerini ölçüyor, ardından her çalışana kendi bulunduğu seviyeye göre eğitim ve gelişim planları sunuyoruz. Sürecin tamamlanmasıyla birlikte sektörde bulunmayan nitelikte insan kaynağının yetiştirilmesini hedefliyoruz. Çalışanlarımızın yanı sıra, paydaşlarımızı da dijitalizasyon yolculuklarında destekliyoruz. Tedarikçilerimiz, bayilerimiz ve müşterilerimizle dijitalizasyonda beraber neler yapabileceğimizi planlıyoruz. Dijital dönüşüm için şirketlere sadece ürün ve hizmet değil aynı zamanda danışmanlık da veriyoruz. Şirketlere dijital dönüşüm için yol haritası sunuyoruz.
Sizce Türkiye dijitalleşme sürecinde yeterince hızlı adımlar atıyor mu?
Dijitalleşme her şeyden önce uzun soluklu bir süreç. Hızlı adımlar atmak önemli olsa da doğru zamanda gerekli adımları atmak daha verimli sonuçlar doğuruyor. Türkiye’deki şirketlerin iş süreçlerini hızla elektronik ortama taşıdığını görüyoruz. Finanstan insan kaynaklarına, üretimden tedarik zinciri yönetimine kadar her alanda dijitalleşme yolunda adımlar atılıyor. Bu dönemi 10 yıl öncesiyle kıyasladığımızda bugün önemli bir mesafe kat edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Dijitalleşmenin kaçınılmaz olduğu herkes tarafından kabul görüyor. Ancak iş, fikirleri hayata geçirmeye geldiğinde ortaya bazı zorluklar çıkıyor. Bu hedefe ulaşabilmek için hem çok stratejik kararlar almak hem de yatırım yapmak gerekiyor. Firmaların öncelikli hedefi, iş süreçlerini dijitalleştirmek üzere zaman, kaynak ve emek harcamak olmalı. Türkiye sanayisinde dijitalleşme stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanmasıyla Endüstri 4.0’ı geç kalmadan uygulamaya koymamız mümkün.
Endüstri 4.0’la gelecek bir “gelecek” sizce nasıl olacak?
Endüstri 4.0 henüz başlangıç aşamasında olmasına rağmen sanal 3D geliştirme, dijital planlama ve izleme, neredeyse hatasız üretim süreçleriyle müşteri ihtiyaçlarının sistematik olarak belirlenmesi, yeni iş süreçlerinin oluşması ve hepsinin ötesinde üretim süreçlerinin daha verimli olmasına imkan sağlıyor. Bu sayede tasarımdan planlama ve üretime kadar tüm süreçler kolaylıkla yönetilebiliyor. Farklı sektörler, kesiştikleri noktalarda birbirlerini etkiliyor. Dolayısıyla bir sektörde yaşanan değişim, o sektöre yakın olan farklı sektörlere de yansıyor. Bu da değişimin daha hızlı gerçekleşmesine yol açıyor. Endüstri 4.0’ın sağladığı şeffaflık, uzaktan kontrol, dijitalleşmeyle birlikte süreçlerin hatalardan arındırılması, verilerin değer yaratacak bilgiye dönüştürülmesi ve hız gibi imkanlar tüm sektörlerin ihtiyaç duyduğu çözümleri getiriyor. Bununla birlikte rutin işlerin makine ve dijital sistemlere bırakılması, yeni meslek alanlarının ortaya çıkması, yatırımların teknoloji ve çalışan eğitimine aktarılması gibi gündem maddeleri de oluşuyor.
Endüstri 4.0’ın sanayide yol açtığı gelişimden bireyler de etkilenecek ve onların da hayatları değişecek. 2020 yılına kadar şu anda adını bilmediğimiz 16 tane yeni mesleğin ortaya çıkması öngörülüyor. Endüstri 4.0 yatırımlarının kısa vadede yüzde altı istihdam artışı sağlayacağı, uzun vadede ise başta bilgi teknolojileri ve mekatronik alanlarında olmak üzere nitelikli iş gücü talebinin ciddi düzeyde artacağı öngörülüyor. Dolayısıyla Endüstri 4.0, insan gücünü daha kıymetli yerlerde kullanmayı gerektiriyor. Bir insana ömrü boyunca aynı kol hareketini yaptırmayı değil, onu daha değerli alanlarda çalıştırmayı benimsiyor. Bu da hayat kalitesinin yükselmesi anlamına geliyor.
Siemens Türkiye ile Yıldızlar Yatırım Holding arasındaki iş birliği hakkında neler söylersiniz?
Yıldızlar Yatırım Holding ile Siemens Türkiye arasında karşılıklı güvenin esas olduğu, uzun yıllardır devam eden iş ilişkileri bulunuyor. Yüz yılı aşkın süredir orman ürünlerinden demir çeliğe, gübreden kimyaya birçok sektörde faaliyet gösteren ve büyümesini sürdürülebilir kılan Yıldızlar Yatırım Holding, ülke ekonomisine önemli katkılar sunuyor. Holdingin tüm faaliyet alanlarında uzun zamandır devam eden, iş birliği kültürüne dayalı ortak çalışmalarımız mevcut. Bunda iki firmanın da birbirine yakın kurumsal değerleri sahiplenmiş olmasının etkisi var. Çalışma alanlarımızı kısaca elektrifikasyon, otomasyon ve dijitalizasyon olarak sıralayabiliriz. Bu faaliyetler sadece ülkemiz dahilinde değil, yurt dışı faaliyetlerde de başarılı bir şekilde sürüyor. Yıldızlar Yatırım Holding ile tesislerin tüm yaşam döngüsü boyunca bir iş ortaklığı felsefesi güderek çalışıyoruz. Tesislerin tasarlanmasından kurulumuna, devreye almasından işletilmesine ve güncellenmesine tüm fazlarında etkin bir iş birliği yürütüyoruz.