Orta Avrupa’nın yükselen yıldızı: Bükreş

2007’de Avrupa Birliği’ne kabul edilen Romanya’nın başkenti Bükreş, eskisi ve yenisi, gelenekseli ve moderniyle gezip görülecek pek çok özel mekana sahip...

Romanya’nın başkenti Bükreş; parkları, geniş bulvarları ve görkemli tarihini yansıtan binalarıyla Orta Avrupa’nın yükselen yıldızlarından biri. Romanya Ovası’nın ortasında, Tuna Nehri’nin Dambovita kolu üzerine kurulu olan şehrin nüfusu, iki milyon civarında. Gelenekselle modern mimarinin iç içe geçtiği Bükreş, planlı gelişen bir şehir olmasıyla tanınıyor. Bu nedenle şehirde herhangi bir konut sorunu yaşanmıyor. Romanya’nın güneydoğusunda konumlanan kent, gezip gören neredeyse herkes tarafından Paris’e benzetiliyor. Sahip olduğu şapeller, konaklar ve neoklasik eserlerle Paris’in eşsiz atmosferini yansıtıyor. Orta Avrupa’nın tarihi kimliğini günümüze taşıyan uygarlık merkezlerinden biri olarak nitelendirilen şehrin kurulduğu bölgenin Osmanlı hakimiyetinde kaldığı dönemin izlerini halen taşıdığı da görülüyor.

 

Curtea Veche

Burası Vlad Tepeş’in (Kazıklı Voyvoda) saray kalıntılarının yer aldığı gezi noktası. Ayrıca Drakula efsanesinin doğduğu mekanlardan. Adını babasından alan Kont Drakula, 1431 yılında Siguasara’da doğmuş ve kardeşiyle birlikte Osmanlı saraylarında yetişmiş. Romen asilzadelerinin birçoğu gibi Osmanlı himayesinde büyütülen Vlad Tepeş, yetişkinliğe erişince kardeşinin aksine bu egemenliğe isyan etmiş. Onun başkaldırısının arkasından gelişen olaylarla Drakula öyküleri ortaya çıkmış.

 

Kretulescu Kilisesi

Bükreş’in en önemli kiliseleri arasında gösterilen Kretulescu Kilisesi, 1722’de Iordache Kretulescu tarafından yaptırılmış. Çavuşesku rejiminin yıkım politikalarından nasibini alması son anda engellenen kilise mimari yapısıyla Romanya’nın tarihsel kimliğini bire bir yansıtıyor.

Stavrapoleos Manastırı

1724 yılında inşa edilmiş. Bükreş’in Eski Şehir olarak anılan bölgesindeki en önemli yapılardan biri olan manastır, Yunan bir keşiş tarafından yaptırılmış. Yıllar sonra 1977’deki büyük depremde hasar gören bina, özenli bir çalışmayla eski haline getirilmiş. Günümüzde UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine giren Stavrapoleos Manastırı’nın bahçesinde sıralanan taşlar, turistlerin ilgisine mazhar oluyor. Taşlar ilginç hikayeleriyle görme şansına erişenlerin merakını cezbediyor. Manastırın kütüphane bölümünün günümüzde kullanıma açık olduğunu da not düşelim. Manastıra ait tarihi kilise ise yenilenme çalışmaları sırasında yıkılma tehlikesi atlatmış.

Villacrosse Pasajı

Villacrosse Pasajı, Bükreş’in benzersiz ziyaret duraklarından biri konumunda. Depremde hasar gören bir sokakta yer alan pasaj, Frankofon mimari etkilere açık bir mimar tarafından inşa edilmiş. Asil bir Rumen kızla evlenen Katalan bir gence düğün hediyesi olarak takdim edildiği söylenen sokağın en güzel noktasındaki pasaj, Paris’in tanınmış pasajlarından farksız bir görünüme sahip.

 

Bükreş Üniversitesi

Bükreş’in tarihi üniversitesi Romanya’nın bağımsızlığının kazanılmasında önemli rol oynayan kral I. Carol’un adını taşıyor. Alman kökenli kral, hayatı boyunca ülkesinin Batı kültürüne adapte olması için çalışmış. Öyle ki ülkesinin diplomasi dilini Fransızca olarak seçmiş. Neoklasik üslupla inşa edilen üniversite, 1857’de tamamlanmış. Üniversiteye ait kütüphane hemen önündeki I. Carol heykeliyle karşılıyor ziyaretçileri. Heykelin macerası da bir hayli ilginç: Bir dönem kaldırılan heykel, Çavuşesku rejiminin yıkılmasının ardından tekrar yaptırılarak aynı yere konulmuş.

 

Üniversite Meydanı

Üniversite Meydanı, Bükreş’in kalbinin attığı noktalardan biri. Şehir hayatı bu meydan üzerinden akıyor. 1989 yılında Çavuşesku rejiminin yıkılmasına yol açan gösteriler burada başladığı için Üniversite Meydanı’nın Romen halkının hafızasında özel bir yeri var. Meydanı, Romanya demokrasisinin tohumlarının atıldığı tarihsel olayların yaşandığı yer olarak nitelendiriyorlar.

Devrim Anıtı

Devrim Anıtı, eskiden Saray Meydanı olarak isimlendirilen Devrim Meydanı’nda yer alıyor. Zafer Yolu’nda bulunan bu meydandaki eski parti binasının önüne inşa edilmiş. Özgürlük için bedel ödeyenlere adanan bu anıtın biraz ilerisinde eski Kraliyet Sarayı görülüyor. Romanya’nın en sevilen krallarından I. Carol’ın heykeli de Devrim Anıtı’ndan rahatlıkla görülebilecek bir mesafede yükseliyor.

Zafer Takı

Bükreş’in sembollerinden Zafer Takı, Romanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparak bağımsızlığını ilan ettiği 1878 tarihinde inşa edilmiş. Başlangıçta ahşap olarak yapılan anıt, daha sonra mermere dönüştürülmüş. Bükreş’in Paris’e benzemesi nedeniyle aldığı “Balkanların Paris’i” sıfatının somut bir örneği olan Zafer Takı, tam anlamıyla Paris’teki benzerini andırıyor. Şehre gelen turistlerin bolca ziyaret ettikleri bu noktada günün her saati fotoğraf çektiren yabancılara rastlanıyor.

Ulusal Sanat Müzesi

Yıllar boyunca kraliyet sarayı olarak hizmet veren yapının içinde yer alan sanat müzesi, Devrim Meydanı’nda bulunuyor. Orta Çağ’dan modern döneme uzanan çeşitli sanat eserlerinin sergilendiği müzenin açılışı, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yapılmış. Çavuşesku döneminde zarar gören sanat eserleri günümüzde bu müzede meraklıların ilgisine sunuluyor.

 

Opera Binası

Bükreş’in en güzel yapılarından Opera Binası, 1888’de inşa edilmiş. Fransız mimar Albert Galeron’un imza attığı bina, halktan toplanan bağışlarla yaptırılmış. Bükreş’in en görkemli konser salonuna ev sahipliği yapan bina, İkinci Dünya Savaşı yıllarında ciddi hasar görmüş, hemen akabinde tekrar onarılmış. Orijinal kimliğini günümüze kadar taşıyan Opera Binası, Bükreş’in hareketli kültür hayatının ayrılmaz bir parçası.

Ulusal Tiyatro

Ulusal Tiyatro, Bükreş’in en işlek caddelerinden Victoria Caddesi’nde yer alıyor. Savaş yıllarında ağır hasar gören bina, daha sonra özenli bir çalışmayla modernleştirilmiş. Tam manasıyla yenilenen Ulusal Tiyatro binasının hemen aşağısındaki sokakta, bir yıl bir günde bitirildiği için Bir Gün Kilisesi olarak anılan kilise ziyaretçileri karşılıyor. Bükreş’in ilk gökdeleni olduğu söylenen telekomünikasyon binası da aynı caddede bulunan yapılardan biri.

Cantacuzino Sarayı

Cantacuzino Sarayı 1900’lü yılların başlarında dönemin devlet başkanlarından Gheorghe Grigore Cantacuzino için inşa edilmiş. Bu görkemli saray günümüzde George Enescu Ulusal Müzesi olarak hizmet veriyor.

Ordu binası

Ordu binası, Bükreş’in en etkileyici yapılarından biri. Mimar Dimitrie Maimarolu tarafından inşa edilen bina, bir kilisenin yıkıntıları üzerinde yükseliyor. Meşe sütunlar kullanılarak temeli atılan yapı, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda açılmış. O günden 1948’e kadar orduya ait olan bina günümüzde turistik bir merkez görünümüne sahip; restoranlar, toplantı salonları ve kafeleriyle şehrin uğrak noktalarından biri haline gelmiş.

 

Parlamento Binası

Bükreş Parlamento Binası, 1980’li yıllarda Çavuşesku tarafından yaptırılmış. Görkemli mimarisiyle görenleri hayran bırakan sarayın yapımında yüzlerce mimar görev almış. Dünyanın en pahalı yapıları arasında yer alan Parlamento Binası, her tarafı devasa pencerelerle çevrili geniş odaları ve ince işçilikleriyle göz dolduran avizeleriyle meşhur. Günümüzde turistlerin de ziyaretine açık olan bina, parlamento faaliyetlerinin yanı sıra sergi ve konferanslarda da kullanılıyor.

 

Herastrau Parkı

Herastrau Parkı, adını aldığı Herastrau Gölü’nün çevresine kurulu. Tam tamına 1,1 kilometrekarelik alana sahip park, kozmopolit şehir hayatından bunalıp soluk almak, ruhlarını tazelemek isteyenler için bir cennet. Aurel Vlaicu metro durağının yakınlarında yer alan parkın içinde saatlerce vakit geçirmek mümkün. Parkın ortasındaki gölde yazları kanoyla gezi de yapılabiliyor. Parkta dolaştıktan sonra park bünyesindeki Romen Evleri Müzesi’ne de uğrayabilirsiniz.

 

Köy Müzesi

Köy Müzesi, Bükreş’in en çok ziyaret edilen yerleri arasında. Romanya tarihinde iz bırakan geleneksel evlerin hemen hemen hepsi bu müzede karşınıza çıkıyor. Herastrau Parkı’na yakın bir noktada konumlanan müzede Romanya’nın otantik kültürüne dair pek çok değerli bilgi edinmek mümkün. 100.000 metrekare üzerine kurulu, 272 binanın bulunduğu açık hava müzesinde Romanya’nın farklı köylerinden toplanmış Romen evleri sergileniyor. Üç veya dört odalı evleri gezerken Romen taşrasında neler olup bittiği hakkında fikir sahibi oluyor, bölgenin geçmişini yakından tanıma imkanı elde ediyorsunuz. 1906 yılında açılan Köy Müzesi, çanaktan çömleğe, giyim eşyalarından ev dekorasyonlarına varıncaya değin Romen hayatına ışık tutuyor. Müzenin çevresinde 18. yüzyıldan kalma ahşap kilise kalıntıları da mevcut.

Japon Bahçesi

Japon Bahçesi, Herastrau Parkı’nın hemen çıkışında yer alıyor. Köy Müzesi’yle aynı rotada bulunan bu özel bahçe, Bükreş’e Japonlar tarafından hediye edilmiş, Japon stiliyle inşa edilmiş. Rengarenk çiçeklerin birer ikişer açtığı bahar mevsimde ziyaret ederseniz karşılaşacağınız muazzam manzaradan ziyadesiyle etkileneceğinizi garanti ediyoruz. Fotoğraf meraklıları için mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olduğunu da özellikle belirtelim.

Çişmigiu Parkı

İsmini içindeki çeşmelerden alan Çişmigiu Parkı, Bükreş’in bir diğer soluk alma noktası. 250 yıllık geçmişi olan parkın içinde gölde teknelerle gezmek mümkün. Yemyeşil görünümüyle özellikle hafta sonları şehir halkının akın ettiği park, huzur dolu bir mekan olarak Bükreş’e renk katıyor.

 

Romen mutfağı

Romen mutfağı temelde Balkan mutfağının klasik özelliklerini taşıyor. Sarmale olarak adlandırılan etli yaprak sarması Romanya’nın en popüler yemeği. Bunun dışında fasulye ve şehriye çorbaları da Romen lokanta menülerinin vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alıyor.

Bükreş’ten ne alınır?

Romen el sanatlarına ya da tarihine ilişkin hediyelik eşya almak isteyenler, Bükreş’in pek çok noktasında karşılarına çıkacak Artizanat mağazalarına uğrayabilir. Giyim ve dekoratif ürünler, halılar, el oyması eşyaları bu mağazalarda bulabilirsiniz. Modern ürünler edinmek için Bükreş’in en büyük alışveriş merkezleri Bucharest Mall ve Unirea Mall’u ziyaret etmek yeterli. Antikalara ilgi duyanlar ise Lipscani bölgesi ve Covaci Caddesi’nde arka arkaya sıralanan ilginç antikacılara uğramalı.

 

 

Paylaş

Orta Avrupa’nın yükselen yıldızı: Bükreş