Görkemli yapıların şehri: Barselona

Akdeniz’den esen ılık rüzgarı, görkemli mimarisi ve hareketli sokaklarıyla Barselona, yaşamak isteyeceğiniz bir şehir…

İspanya’ya bağlı İber Yarımadası’nda yer alan Katalonya’nın başkenti, Barselona. İspanya’nın Mad­rid’den sonra ikinci en büyük ve en nüfuslu şehri olma özelliği taşıyor. Planlamadaki düzeniyle dikkat çeken şehir, sokaklarını keşfe çıkanları büyülüyor. Görkemli kiliseleri, tarihi yaşatan anıtları, sanat müzeleri, geniş alanlara yayılmış park ve bahçeleri, meşhur stadyumu, uzun kumsalları, leziz atıştırmalıkları ve Akdeniz havasıyla her daim dinamik olan Barselona’yı keşfe çıkıyoruz.

 

La Sagrada Familia

Yapımı 1882’den bu yana devam eden La Sagrada Familia’nın (Kutsal Aile) adı, Bitmeyen Kilise olarak da anılıyor. Bugün Barselona’nın simgesi haline gelen kilisenin hikayesi şöyle: Proje ilk etapta mimar Francecs de Villar’a verilse de çeşitli anlaşmazlık­lar sonucu Antoni Gaudi’ye devrediliyor. Gaudi, plana sadık kalmıyor ve görkemli bir kilise hayaliyle çalışmalara koyuluyor. Gaudi’nin kendisini adadığı kilisenin yapım süreci pek çok kez kesintiye uğruyor, bir türlü bitmek bilmiyor. Şimdilik kilisenin, Gaudi’nin 100. ölüm yıl dönümü olan 2026’da tamamlanması planlanıyor. Tüm bunlara rağmen La Sagrada Familia, inşası tamamlanmadan restorasyonu yapılan ilk yapı olarak tarihe geçiyor. Meraklı turistler tarafından oldukça ilgi gören kiliseyi görmek isteyenlerin, kuyrukta beklememek için biletleri önceden ve internetten alması gerekiyor. Bilet fiyatları ise 25 avro civarında.

 

Güell Parkı

İş insanı Eusebi Güell’in arzusu üzerine tasarlanan, yapımı 14 yıl süren ve 1984’te Unesco Dünya Mirası Listesi’ne giren Güell Parkı’nı gezmek hayli vakit alıyor. Dört ana girişi bulunan parkın meydanında karşımıza ilk çıkan, Sala Hospitalia Meydanı. Konukseverlik salonu anlamına gelen Sala Hospitalia, 100 asimetrik sütundan meydana geliyor. Yunanistan’daki Apollo Tapınağı’ndan esinlenerek tasar­landığı söylenen salonun tavan süslemeleri ve akustiği de oldukça etkileyici.

Meydanını geçip parkı gezmeye başladığınızda renkleriyle şekeri anımsatan, bu nedenle Hansel ve Gratel Evleri adını alan yapılar göze çarpıyor. Ayrıca dünyanın en uzun bankı 110 metre uzunluğuyla Güell Parkı’nı çevreliyor. Akdeniz’i kuşbakışı görebilmeyi mümkün kılarak şehrin terası olma özelliği de taşıyan Güell Parkı, mimarisinde kullanılan renkleriyle, merdivenlerini kaplayan mozaikleriyle ve dolam­baçlı yollarıyla masaldaymışsınız gibi bir his uyandırıyor.

 

La Rambla Caddesi

Barselona’da hem yerlilerin hem de turistlerin bolca vakit geçirdiği yaya caddesi, La Rambla. Yaklaşık 1,2 kilometre uzunluğundaki cadde, bağımsız sokak sanatçıları ve mis kokular yayan kafeleriyle günün her saati oldukça hareketli. Barselona’nın meşhur festivalleri de şehrin en canlı sosyal alanında; La Rambla Caddesi’nde gerçekleştiriliyor.

Kristof Kolomb Heykeli

La Rambla Caddesi’nin deniz tarafından en uca kadar yürürseniz Kristof Kolomb Heykeli’yle karşılaşacaksınız. Kolomb, 1492’de Amerika’ya ulaştıktan sonra İspanya’ya döndüğünde ayağını ilk bastığı yere, 1888 yılında bir heykel dikiliyor. Rafael Atché tarafından tasarlanan ve inşa edilen heykelde Kolomb, bir küre üzerinde Amerika’yı işaret eder şekilde tasvir ediliyor. Yaklaşık 60 metre yüksekliğindeki heykelin üzeri motiflerle bezeli; özellikle İspanya’yı temsilen Aragon, Kastilya, Leon Krallığı ve Katalonya Prensliği’ne dair karakterler dikkat çekici. Heykelin tepesinde bir seyir terası da bulunuyor. Üç avro karşılığında 60 metrelik bu bronz heyke­lin tepesine çıkılabiliyor.

 

Katalan Müzik Sarayı

Katalan Müzik Sarayı, Barselona’nın en ünlü konser salonu. Binanın girişinde ziyaretçileri Bach, Bethoveen gibi müzik dehalarının büstleri karşılıyor. Her yıl 300’den fazla konsere kapılarını açan salona 12 avro karşılığında rehberli turlar düzenleniyor. Tavanı kırmızı ve turuncu vitraylarla kaplı yapıya güneşin vur­duğu saatlerde bir renk cümbüşü oluşuyor. Binaya dışarıdan bakıldığındaysa gotik mima­riye özgü, modern detaylar dikkat çekiyor.

Picasso Müzesi

İspanyol sanatçı Pablo Picasso’nun kendi eserlerini bağışlamasıyla hayata geçirilen Picasso Müzesi, Barselona’da en çok turist ağırlayan yerlerin başında geliyor. Kübizmin öncülerinden Picasso’nun 3.500’ün üzerinde eserini sanatseverlerle buluşturan müze, sanatçının en çok eserini barındıran iki müzeden biri. Ayrıca sanatçı henüz hayattayken onun adına açılan ilk müze olma özelliği de taşıyor.

Ciutadella Parkı

Barselona’nın turistik parklarından biri de Ciutadella Parkı. Şehrin merkezinde bulunan park, Gaudi’nin öğrenciyken bazı kısımlarına katkıda bulunduğu şelaleye ev sahipliği yapıyor. Tarihin derinliklerine uzanmamızı sağlayan parkı bu kadar çekici kılan sadece bu değil elbette. Katalonya Parlamentosu, Doğa Bilimleri Müzesi, zooloji ve jeoloji müzesiyle Ciutadella Parkı’nın gözdesi La Cascada, Barselona’yı gezenler için oldukça cezbedici.

Camp Nou

Yaklaşık yüz bin seyirci kapasitesiyle dünyanın beşinci Avrupa’nın ise en büyük futbol stadyu­muna Barselona ev sahipliği yapıyor. Dünyaca ünlü FC Barcelona futbol takımı da iç saha maçlarını burada gerçekleştiriyor. Bu görkemli statta futbol maçı izlemek harika bir deneyim fakat her zaman böyle bir şansınız olmayabilir. Yalnızca futbolseverlerin değil, ziyaret eden neredeyse herkesin büyüsüne kapıldığı stadyum, pek çok tarihi maçın da ana mekanı. Yaklaşık 23 avroya alınabilen biletle hem stat hem de müze gezilebiliyor. Müzede eski formalar ve kramponlar, birçok futbolcunun imzalı ürünleri ve yıldız isimlerin maketleri bulunuyor.

 

Barselona Katedrali

Asıl adı Catedral-Basílica de Santa María de Mallorca olan fakat La Seu olarak anılan Barselona Katedrali, Romalılar tarafından idam edilen Eulalia anısına inşa edilmiş. Katedralin ön bölümünde Eulalia’nın ruhunu koruduğuna inanılan melek heykelleri bulunuyor. İçindeyse taş işçiliği ön planda.

Casa Batllo

Ejderha sırtından esinlenilerek tasarlanan dar ve dik çatısıyla, kemiğe benzeyen sütunlarıyla, rengarenk seramik kaplaması ve vitray pencereleriyle Casa Batllo, 2005’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Binanın ilk tasarımı Gaudi’nin hocasına ait. Ancak apartmanın yeni sahipleri yani Batllo ailesi, hayranlık uyandıran bir tasarım için Gaudi’nin kapısını çalınca yapı yıkılmaktan kurtul­muş ve yepyeni bir görünüm kazanmış.

Montjuic Tepesi

173 metre yükseklikteki Montjuic Tepesi’ne, Barceloneta’dan teleferikle ulaşmak oldukça kolay. Yürüyerek yaklaşık bir saatte ulaşabileceğiniz Montjuic, yalnızca şehri tepeden seyretmek adına değil, çevresinde gezip görülecek alanlarıyla da tam bir turistik mekan. Park ve bahçeleri, müzeleri, gözlem platformları, kaleleri hatta mezarlıklarıyla bu tepeyi gezmek saatlerinizi alabilir. Limana bakan tepede botanik bahçeleri keşfedebilir, sanat müzelerini ziyaret edebilir veya spor tesislerinin tadını çıkarabilirsiniz.

Yemek Kültürü

İspanyollar atıştırmaya çok önem veriyorlar. İspanya’da atıştırma kavramı, bir masada oturarak keyifle tek lokmalık yiyecekler tüketmek anlamı taşıyor. Bunun için en uygunu churros! Churros için ince, uzun, kızartılmış ve üzerine şeker serpilmiş hamur diyebiliriz. Oldukça popüler olan bu atıştırmalığın yanına dilerseniz sos veya meyve de alabiliyorsunuz. Barselona’da churros satan her dükkanın önü dolu. Bolca tüketilen bir diğer şey de tapas. Tapasın bizdeki karşılığı, meze. Yemeklerden önce ya da içeceklerin yanına hazırlanan, küçük ekmeklerin üzerine çeşitli mezelerin yerleştirilerek servis edildiği yemek olan tapasın birçok çeşidini bulmak mümkün.

 

 

Paylaş

Görkemli yapıların şehri: Barselona