Eserlerini çeliğe teslim etmiş bir heykeltıraş: GÜNNUR ÖZSOY

Paslanmaz çelik yansıtır, ayna gibi gerçekleri gösterir. Ancak bazen de sağlamlık ve dayanıklılığın simgesidir; özellikle eserleriyle ölümsüzlüğü hayalleyen sanatçılar için…

Heykeltıraş Günnur Özsoy’un atölyesindeyiz. Tatlı bir düzen var çevremizde. Bu çalışkanlık kokan atölyede öngörülemeyen şekillerde, beklenmedik renklerde ve dokularda sanat eserleri karşılıyor bizi. Duvarlarda, raflarda, tavandan sarkarak yanı başımızda, panellerde ise kırmızı, sarı, kadife hissi uyandıran, mat ya da ayna gibi parlak eserler…

 

Hızlıca geçmişe bir yolculuk yapıyoruz. Lise öğrencisiyken gelecekteki mesleği konusunda net bir gençmiş Günnur Özsoy. Hayalini süsleyen Endüstriyel Tasarım Bölümü’ne girmiş, devamında da İngiltere’de bir sanat okulunda gümüş ve mücevher işçiliği üzerine çalışmalar gerçekleştirmiş. Sonrasında Kapalı Çarşı’da kendi koleksiyonunu hazırlamış. O dönemdeki üretimleri ağırlıklı yüzükmüş. Bu yüzükleri ilk önce İstanbul sonra da Ankara’da sergilemiş. Özsoy’un yüzüklerindeki “heykelsi” dokunuşları gözlemleyen mimar arkadaşları, “Sen heykel yapmalısın.” demişler.

 

Ve yolculuk başlıyor

İşte Günnur Özsoy böylece heykel yapmaya başlamış. Biraz el yordamı biraz girişkenlikle eğitimini almadığı heykeltıraşlık yolculuğunu başlatmış. İlk yaptığı heykeller bilinen en eski malzemelerden biri olan bronzdanmış. Hemen akabinde alüminyum döküm işler takip etmiş çiçeği burnunda heykeltıraşın çalışmalarını. Özsoy’un alüminyumu tercih etmesinin ana sebebi, aslında çelik kullanma arzusuymuş. “Farklı malzemeleri çok çekici bulurum ama paslanmaz çeliğin yarattığı efekt hepsinden bambaşkadır. Her şeyi yansıtıyor olabilme hali ve tabii ki mukavemeti, sağlamlığı çok caziptir.” diye çeliğin ne kadar mükemmel bir malzeme olduğunu anlatıyor sanatçı. Ancak… Sanat dünyasının engin sularında yüzmeyi yeni öğrenmeye başlayan bir heykeltıraş olarak paslanmaz çeliğin pahalılığı bütçesini zorluyormuş. Bir de o yıllarda çelik döküm yapan atölye bulmak da oldukça zormuş. Unutmayalım ki malzemeleri endüstride kullanmak ile sanat pratiği içinde kullanmak arasında fark var. Günnur Özsoy, “Polyester, kullandım. Polyester kullanmamla beraber heykellerime renk girdi. Mermer, pirinç, çelik, keçe çalıştım. Bizim geleneğimizde yer alan bir malzeme olmasına rağmen keçeyi üç boyutlu bir şekilde ilk kullanan sanatçı olduğumu düşünüyorum.” diyerek yeni malzemelere nasıl bir iştahla baktığının altını çiziyor.

 

Eserleri ölümsüz kılmak

Kamusal alanlar için çalıştığı tüm işlerde ve çeşitli mekanlarda konumlanacak tüm işlerinin konstrüksiyonlarında çelik kullandığını söylüyor Günnur Özsoy. “Eserin sağlamlığı ve dayanıklılığı için gönül rahatlığıyla tercih edilecek bir malzeme çelik. Heykeltıraşın aylarca emek verdiği yapıtını, görünmese de taşıyacak olan şeye gerçekten güvenmesi gerekiyor.” sözlerine 2019’da tamamladığı Demokrasi ve Dayanışma Anıtı’nı örnek gösteriyor. Özsoy, bu eserin gövdesinde 316 diye geçen paslanmaz çeliği kullanmış.

 

Güvenilir malzemeyle çalışmak

Demokrasi ve Dayanışma Anıtı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı bir yarışmayı Günnur Özsoy’un kazanmasıyla vücuda gelmiş bir eser. Anıt, beş buçuk metre yüksekliğinde, S şeklinde dizilimleri olan 23 heykelden oluşuyor. Ankrajlar ve heykelin içindeki konstrüksiyon çelikten yapılmış. Yansıtma havuzunun içine ilk önce ankrajlar yerleştirilmiş, sonrasında havuz inşaatı yapılmış. Akabinde heykeller tırla gelmiş ve o güvenilir ankrajlara tıpkı bir Japon Samurai kılıcının kılıfına girişi gibi son derece rahat bir şekilde montajlanmış. “Böylesi güvenilir bir malzemeyle çalışmanın büyük bir konforu var.” diye gönül rahatlığını dile getiriyor Günnur Özsoy.

 

Spontane ama uzun soluklu

Bir fikir nasıl oluşuyor, çıkış noktanız nedir, diye soruyoruz sanatçıya. Sorunun cevabı oldukça ilginç: “Ben spontane çalışan bir sanatçıyım. Benim ilham perim falan yoktur, atölyeye girer çalışırım. Çalıştığım süreci çok önemserim çünkü bu gerçekten bir meditasyon gibidir. Daha sonra çalışmaya devam ettiğim için onu geliştiririm ve seriler üzerine çalışırım. Temelde yaptığım şey soyut, form anlayışım organik ama serilerde farklı temalar ya da farklı malzemeler devreye giriyor. O seriye çalışmaya devam ediyorum. Yani, ‘Sergi oldu, bitti!’ değil olayım. İki sene boyunca aynı serinin çalışması çoğalarak devam ediyor. Genellikle bir malzemeyle çok çalıştıysam malzemeyi değiştirme arzum oluyor.”

 

Yeni malzemelerle yeni eserler

Monokrom Beyaz Serisi, Günnur Özsoy’un bu çalışma sistemine verdiği güzel bir örnek. Hepsi mat beyaz renkli polyester eserler, önce Gate 27’nin bahçesinde sergilenmiş, sonra İstanbul’da PG Art Galeri’de, bir sene sonra da Ankara Siyah Beyaz’da sanatseverlerle buluşmuş. Serinin yeni ayağı için yakında çalışmaya başlayacakmış Günnur Özsoy; yeni malzeme skalası metal olacakmış ve tabii çelik de kullanacağı malzemelerden biri. Serinin temel özelliği, tavandan sallandırılır formlardan oluşması, vurulduğu vakit ses çıkarmaları. Seri sadece galeride değil, sanatçının atölyesinin yer aldığı Maslak Atatürk Oto Sanayi Sitesi’nin çeşitli noktalarında da sergilenecek. “Burada, Sanayi Sitesi’nde bir üretim süreci söz konusu ve çok farklı emekçiler bir arada çalışıyor. Bu beraber çalıştığımız kişilerin belli saatlerde eserlerime vurarak ses çıkarmalarını dolayısıyla bir iletişim kurmalarını, birlikteliğimize dair bir aksiyon almalarını hedefliyorum. Bir günaydın mesajı gibi çoğalarak yayılmasını önemsiyorum. İletişimi de sanatı da daha farklı değerlendirecek bir pencereden bakıyor olacağız bu yeni sergiyle.” diye amacını özetliyor Günnur Özsoy.

 

Sokaklardaki heykeller

Bir heykeltıraşın en büyük hayali nedir, sorumuza cevabı net: “Kamusal alanda iş yapmak. İzmir’e ek, İstanbul’da üç farklı yerde kamusal alanda heykelim var. Biri hemen burada; sanayinin girişinde, kara yolunun göbeğinde bulunan beyaz bir heykel. Konstrüksiyonu yine çelik. Diğeri Etiler’de, öbürü ise Dolapdere’de. Yakın zamanda bir eserim daha olacak; bir yarışmanın sonucunda İstanbul Planlama Ajansı için çalıştığım bir anıt heykel. Florya’da henüz inşaat halinde olan Uğur Şahin ve Özlem Türeci Kütüphanesi için yapıyoruz. Kamusal alandaki eserleri herkes gördüğü için çok önemsiyorum ve konumları dolayısıyla çok farklı kişilere ulaşabiliyorum. Sergi yapmak muhteşem bir deneyim ama beni manevi olarak en çok doyuran şey sokaklardaki heykellerim.”

Paylaş

Eserlerini çeliğe teslim etmiş bir heykeltıraş: GÜNNUR ÖZSOY