SANATIN GÜCÜ ADINA!

Sanat galerileri ve müzeleri, koleksiyonerler, sanat fuarları ve sanata dair pek çok konu giderek önem kazanıyor. Türkiye’de özellikle çağdaş sanata eğilimin bu kadar artmasının sebebini ve iş dünyasının sanata yatırım yapmasının neden önemli olduğunu CONTEMPORARY ISTANBUL SANAT FUARI KURUCUSU VE YÖNETİM KURULU BAŞKANI ALİ GÜRELİ anlatıyor.

Çağdaş sanat, son yıllarda hem bir yatırım aracı olarak hem her kesimden insanın hayatına renk katan bir unsur olarak çok popüler. Pandeminin hayatımızı etkilemeye devam ettiği 2021 yılı çağdaş sanat dünyası için nasıl geçti? 

2021 çok zor bir seneydi ama ona rağmen sanat dünyası ayakta kaldı. Pandemiden sadece Türkiye’de değil bütün dünyada en çok etkilenen sanat, kültür ve turizm oldu. Ancak yine de sanat “pazarı” ilginç bir şekilde 2020’nin sonu ve 2021’in başında hareketlendi. Ülkemizdeki çağdaş sanat koleksiyoneri sanata daha çok ilgi gösterdi, bir de gençler arasından koleksiyoncu bir kesim ortaya çıktı.

 

Contemporary Istanbul geçen sene 16 yaşına girdi. Geçtiğimiz yıl, bir lokal, bir uluslararası olmak üzere iki fuar gerçekleştirdik, 15 yıl sonra mekan değiştirerek ikinci fuarımızı Tersane İstanbul’da yaptık. Haziran ayındaki fuarımız, pandemi öncesi yıllardaki gibi 70-75 bin sanatseveri ağırladığımız etkinliklerimiz gibi olmasa da gelenlerin çoğu kararlı bir şekilde satın almaya yönelik ziyaretler gerçekleştirdiler. Ekim ayında Tersane İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz fuarımıza 40.500 kişi geldi ve gitmedi! 5-6 saat mekanda kaldı; çay kahve içti, dolandı, galerilere tekrar baktı, gezdi, oturdu, her şeyi inceledi, soru sordu… Yani işin sosyal boyutu da çok güçlüydü. Sanat fuarları her ne kadar ticari platformlar, yerli veya uluslararası arz ve talebin buluştuğu noktalar olsa da aynı zamanda ziyaretçiler için öğrenmek, kendini eğitmek, görgüsünü artırmak için fırsattır.

 

Bu noktada şunu da söylemem lazım; tüm dünyada genelde ülkelerin bir şehri kültür-sanat altyapısıyla öne çıkar, bu bazen iki ya da üç olur. Türkiye’de İstanbul, Bizans uygarlığından bu yana her zaman bir sanat üretim şehri olmuştur, bu karakterini halen de koruyor. Ama İstanbul, 2021’le başlayan, “Yeni İstanbul” diye adlandırıyorum ben bunu, bir gelişmenin içine girdi. Daha önce açılan Sabancı Müzesi, Arter, şimdilerde Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, İstanbul Modern, Galataport, Tersane İstanbul, Atatürk Kültür Merkezi, Müze Gazhane… Alt alta yazdığım zaman bakıyorum da aşağı yukarı beş küsur milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz. Bu şehir kendi geleceğine, kendi çocuklarına çok hoş bir kültür-sanat ortamı sunacak.

2022’de ne gibi projeler gündemde olacak? 

Contemporary Istanbul olarak 2022’de de geçtiğimiz yıl olduğu gibi iki etkinlik yapıyoruz. Tersane İstanbul’daki etkinliğimiz, İstanbul’un kalbinde, Haliç’in bütününe hitap eden bir noktada. Dolayısıyla deniz taşımacılığı çok önemli. Bu fuar, deniz ulaşımının İstanbul’da ne kadar kıymetli olduğunu herkese gösteriyor. Geçtiğimiz yıl dediğim gibi 40 binin üzerinde bir ziyaretçi sayısına ulaştık, denizden erişimi çözseydik bu sayı 80 bini bulurdu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile deniz taksi tahsisini konuşuyoruz. Bir yandan da Tersane İstanbul, kendi ulaşım sistemi üzerinde çalışıyor; shuttle’ların imalatına başladılar. Herkes binecek küçük bir tekneye, deniz otobüsüne, deniz taksisine, vapura atlayacak ve fuara gelecek.

 

Bir diğer önemli etkinliğimiz Step. Genç galeri ve genç sanata yönelik olan Step şimdiye kadar iki kere yapıldı. Bu etkinlikte sanat eserlerinin değeri 500 ile 20 bin lira arasında sınırlı. Hedef, herkese hitap etmek. Üçüncüsünü senenin ikinci yarısında Fişekhane’de yapacağız. Önümüzdeki yıllar itibarıyla Step, İstanbul dışına da çıkacak. Herkesin sanata ulaşabileceği, dokunacağı, göreceği, heves edeceği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.

 

İstanbul’da başka birçok projemiz olacak. 2019 yılında kurduğumuz Contemporary Istanbul Sanat, Kültür ve Eğitim Vakfı projeleri, 2022-2023 döneminde de sergilerle devam edecek. Vakfın ilk yaptığı işlerden biri İstanbul’u dünyaya anlatmak olmuştu. “Açılışlar” adlı bir dosya yapmıştık ve bunları dijital ortamda çoğu yabancı olan 10 bin adrese yollamıştık. Ayrıca Tersane İstanbul’da bir galeriler bölgesi kurmak da istiyoruz. Bir de Tersane İstanbul’un da ortam sağlamasıyla sanat üretim stüdyoları (Artist Residency) açacağız.

Sanata yapılan yatırımlar, genç koleksiyonerler, sanat fuarlarına ilginin giderek artması… Bütün bunları destekleyen ve bu eğilimi artıran nedir? 

Benim heyecanım! İstanbul’da 1992 yılından bu yana Icon Events adı altında aktifiz. Sanat etkinliği düzenleme işine girmeye karar verdikten sonra sanatın dinamiklerini öğrenmemiz bir süre aldı tabii. İlk dört sene Art İstanbul diye bir fuar yaptık. Sonra 2006 yılında Contemporary Istanbul’u başlattık. Dünyanın önde gelen sanat fuarlarının, doğudakilerin bile, çoğunu batı dünyası yapar. Contemporary Istanbul’u biz Türkler yapıyoruz ve bu bize büyük bir motivasyon veriyor. Contemporary Istanbul ailesi olarak hedefimiz, Türk insanının sanata ilgisini artırmanın yanı sıra, yaptığımız etkinliklerle 20-30 bin yabancıyı İstanbul’a getirebilmek. İstanbul’a kültür ve sanat amaçlı seyahat edildiği zaman ülkemizde bambaşka bir turizm oluşuyor. Tersane İstanbul’daki fuarımızın yurt dışındaki etkileri çok memnun ediciydi. Bu durum hem mesleki olarak hem de bir Türk vatandaşı olarak pozitif bir duygu veriyor bize!

 

Böyle bir ortamda iş dünyası sanata neden daha çok önem vermeli ve yatırım yapmalı? 

Tabii iş dünyası çok önemli bir oyuncu ama olaya bir de şöyle bakalım: Dünya, sanat ve kültürü “yumuşak güç” (soft power) diye tariflemiş. Bu güç Türkiye’de yeni fark ediliyor. Yumuşak gücün ne kadar kıymetli olduğunu şöyle tarif etmek istiyorum: Bir tripod düşünün, bunun bir ayağı yumuşak güç, diğer ayağı ekonomik güç, diğeri ise siyasi güçtür. Üçüncü ayak olmadan tripod ayakta duramaz. Dünyadaki ünlü markalar, bu yumuşak gücü çok iyi kullanmış markalardır. Yumuşak gücü kullanmadan markalaşma başarılı olmaz. Firmaların, kurumların çağdaş sanatı ya da Türkiye’nin geleneksel sanatlarını, sinemasını, operasını; her dalda sanatı desteklemesi çok değerli. Bu konuda geçen sene başlayan, bizim yıllardır yapmak istediğimiz bir gelişme var: Sanatın içinde direkt olarak yer almak için veya devamlılık arz eden şekilde sanatı desteklemek, çağdaş sanatın ihtiyaç duyulan alanlarının gelişmesini sağlamak için Türkiye’nin önde gelen kurumları sanata daha yakın olmaya başladılar. Artist Residency bunların biri. Türkiye’de birçok sanat üretim merkezinin olması lazım. Yavaş yavaş özel kurumlar bu konuya el atmaya başladılar. Bazıları kendi yapıyor, bazıları bizimle beraber ama özel sektördeki bu gelişme bizi çok memnun ediyor. Biz “sponsor” kelimesini hayatımızdan çıkardık; artık sponsor değil bir ortak arıyoruz.

NFT’LERİN ÇAĞDAŞ SANAT EVRENİNE KATKISI NE OLACAK?

NFT dediğimiz aslında farklı bir koleksiyon yapma biçimi. Koleksiyonculuk, bir fikri anlatan bir eserin sizin tarafınızdan sahiplenilmesi olarak tarif edilebilir. Şimdi dijital ortamdaki koleksiyonculuğun ismi NFT (Non Fungible Token) şeklinde açıklanıyor. Fakat bunun içindeki koleksiyoncu sadece sanat değil, aslında bir yatırım yönünden de işin içine giriyor, yani farklı bir pazar aslında bu tarafa doğru akıyor. Bir dijital nesneye, yazılıma sahip çıkıyorsunuz, onun da bir bedeli var. NFT’de regülasyonların olmaması, bunun henüz denetlenemiyor olması gibi hususlara baktığımız zaman insanı ürküten yönleri yok değil.

 

Biz de NFT konusunda bir şirket kurduk. Şirketin şu an üç misyonu var; hem Contemporary Istanbul’a hem de dünyadaki tüm fuarlara hizmet götürecek bir online fuar platformu oluşturmak, farklı mimarların tasarladığı yani mimari boyutu da olan dijital bir müze hayata geçirmek, üçüncüsü ise Türkiye’de en önde gelen NFT platformu olarak konumlanmak.

Ali Güreli kimdir? Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Kuruculuğunu ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı Contemporary Istanbul Sanat Fuarı, Güreli liderliğinde Türkiye’nin en prestijli sanat etkinliklerinden biri haline geldi. 1989-2002 yılları arasında The Marmara Hotel Grubu’nun Yönetim Kurulu’nda yer aldı. 1994’den bu yana Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın kurucu ortaklarından olan Güreli, 1994-2001 tarihleri arasında Türkiye Otelciler Birliği’nin kuruculuğunu ve başkanlığını yaptı. Şu anda The Sofa Hotels & Resorts/Autograph Collection’ın Yönetim Kurulu Başkanı olan Güreli, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu’nda yer almaktadır. Ali Güreli, Istanbul’un, Avrupa ve Orta Doğu’nun dinamiklerinin etkilerini gösterdiği kültürel ve entelektüel bir merkez haline getirilmesi konusunda büyük bir tutkuya sahiptir.

Paylaş

SANATIN GÜCÜ ADINA!