Yıl: 2020 Beş kuşak bir arada! Ersoy Polat Eğitim ve Geliştirme Müdürü

Eski ve yeni jenerasyonlar arasındaki iletişimi güçlendirmek ve kuşak çatışmalarını azaltmak için ön yargılı olmamak ve empati kurabilmek şart!

 

Bu cümleleri bir yerlerden hatırlarsınız: “Şu gençliğin hali ne olacak?”, “Bugünün gençleri, lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve doyumsuzdur.” Hepimiz için çok tanıdık söylemler değil mi? İlginç olan, bu sözlerin ne zaman ya da kim tarafından söylendiği. İlk cümle, Sümerlerin çivi yazıtlarından bir alıntı (MÖ 3500-2000); ikinci cümle ise filozof ve düşünür Aristoteles’ten (MÖ 350). Dikkat çekici ve önemli olan, tarihsel dönemler değişse de sonraki kuşaklar hakkındaki söylemlerin pek değişmemesi.

 

Günümüz iş ve sosyal hayatının güncel konuları arasında da yer alan kuşaklararası çatışma, toplumlar için her zaman önemli bir mesele oldu. Peki, 2020 ve sonrasında kendi tarihsel döneminin izlerini ve özelliklerini taşıyan farklı beş kuşak aynı iş ortamlarında ilk defa bir arada çalıştığında ne olacak? Son yıllarda iş yaşamında Y kuşağının oranı çoğaldıkça alevlenen bu çatışmalar, Z kuşağıyla birlikte daha da artacağa benziyor. İş yaşamı için kritik konu ise bu çatışmaların nasıl azaltılacağı ve farklılıkları bir arada tutarak verimliliğin sağlanması olacak.

 

Kuşak çatışmaları

Kuşak çatışması; yeni kuşaklarla bir önceki kuşakların arasında değer yargıları, yaşamsal beklentiler, bakış açıları, düşünce biçimleri gibi farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan uyumsuzluklar, karşıtlıklar ve anlaşmazlıklar olarak tanımlanabilir. En yalın olarak eski ile yeninin çatışmasıdır aslında. Günümüzde teknolojik gelişimin hızının artması ve yaşam biçimlerimizi etkilemesi, değişimin ve dönüşümün hızlanması, toplumsal ve küresel olaylar, kültürlerarası etkileşimin artması, iş yapış biçimlerinin farklılaşması gibi etkiler çatışmanın oluşmasına zemin hazırlarken aradaki uçurumun derinleşmesine neden oluyor. Önceki kuşaklar değişim dönemlerinde muhafaza etmeye yönelik bir tutum benimserken yeni kuşaklar değişimden yana olan bir tavır sergiliyorlar. Çatışmalar ise karşımızdakini kendi doğrularımıza, bakış açımıza, değerlerimize, inançlarımıza, düşüncelerimize, iş yapma biçimlerimize göre değerlendirdiğimizde ve bunun dışında doğru olmadığı kabulünü içselleştirip dayatmaya başladığımızda ortaya çıkıyor.

 

Nasıl azaltılabilir?

Kuşak çatışmalarını yok etmek, tarihsel sürecine bakıldığında zor görünüyor. Bu çatışmaları azaltacak yöntemleri bulmak ve buna göre tutumlar geliştirmek, daha gerçekçi bir yaklaşım. Bunun için öncelikle bu çatışmaları, toplumsal değişim ve dönüşüm dönemlerinin doğal bir sonucu olarak görmek gerekiyor. Ayrıca yeni kuşakların tavırlarında gençlik dönemlerinin psikolojik, fizyolojik etkilerinin de olduğu göz önünde bulundurulmalı. Aile ve çevrenin kendi doğrularıyla baskı kültürü oluşturması da karşı gelme ya da çatışmaya yönelik tutumları meydana getiriyor.

 

2015 yılında üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırmanın sonucuna göre Y kuşağı gençleri kendilerini yüzde 70 oranında sorumluk sahibi ve sadık olarak tanımlıyor. Muhtemelen önceki kuşaklar bu sonucu duyduklarında, yüzlerinde bir tebessüm oluşabilir ya da itirazda bulunabilirler. İşte, çatışmanın başlangıç noktası tam burası! Her kuşak, yaşadığı dönemin özellikleri, kültürü, yaşam biçimi, gelenekleri içinde kendi değerlendirmelerini ve ölçütlerini belirliyor. Bu nedenle kuşaklar birbirlerini değerlendirirken hangi çerçeveden baktığının farkında olmalı.

Günümüz bakış açısı ve değerleriyle geçmişi, geçmişin birikimlerden bakarak günümüzü yargılamamak, çatışmaları önlemede en temel başlıklardan biri.

 

Önemli bir diğer yaklaşım, çatışmaların temelini oluşturan ve karşılıklı ortak bir tutuma dönüşen ön yargılarımızı fark etmektir. Önceki kuşaklar; “Gençler her şeyi bildiğini sanıyor!”, “Yeni nesil çok sorumsuz, bunların hiçbir ideali yok!”, “Bunlar çalışmaktan kaçıyorlar, biz böyle miydik?” yorumları yaparken yeni kuşaklarda; “Onlar çok eski kafalı, bizi anlamazlar!”, “Çok tutucu ve korkaklar!”, “Neyi biliyorlar ki? Teknolojiyi bile kullanamıyorlar!” yorumları, ön yargılı tutumların sözcüklere dönüşmüş hali. Bu bakış açısı kuşaklar arasında defansif tavırların ortaya çıkmasına neden olurken aradaki uçurumun mesafesini de artırıyor. Bunun yerine her dönemin kendi gerçekleri olduğu farkındalığıyla empati kurmak çatışmaların engellenmesinde önemli bir rol oynuyor.

 

Önemli bir diğer konu da birbirinden ve yaşam boyu öğrenme konusunda göstereceğimiz yaklaşım. Kuşakların birbirinden öğrenmeye başlaması, önceki kuşakları, günümüz tabiriyle daha güncel tutarken yeni kuşakların da deneme yanılma metoduyla öğrenmesinin ve hata yapmasının önüne geçmeye katkı sağladığının bilinmesi gerekiyor. Kurumlarda, usta-çırak ilişkilerine benzer şekilde mentorluk ve ters mentorluk ilişkileri de farklı kuşaklar arasında karşılıklı iletişimin gelişimini sağlarken birbirine yakınlaşmanın ve kabulün de önünü açıyor.

 

Empati kurmanın önemi

Toplumlar, teknoloji, ekonomi gibi nedenlerle değiştiği sürece her yeni dönemin kendine özgü kültür ve insan profili oluşturacağı bir gerçek. Bu değişim ve geçiş süreçlerinde, toplumda ve iş yaşamında bir arada yaşayan kuşakların empati kurarak birbirlerini anlamaya çalışmaları, mevcut görüşleri ve ön yargılarıyla değerlendirme yapmaktan kaçınmaları, çatışma kültürünün oluşmasını engellemek için yapılması gerekenlerin başında geliyor. Böyle dönemlerde eski kuşaklar, değişime mesafeli dursa da yeni kuşaklar bunu, sürecin doğal bir parçası olarak görmeli ve eski kuşaklara zaman vermelidir. Eski kuşaklar ise yeni kuşakları gelişimin ve değişimin itici gücü olarak görüp yenilik ve gelişme çabalarına destek olmalıdır.

KUŞAKLAR

 

Sessiz Kuşak

1918’de biten 1. Dünya Savaşı sonrası etkilerin görüldüğü dönemdir. Ayrıca aynı dönemde yaşanan ABD merkezli dünya ekonomik bunalımının toplumlar üzerinde etkisi yüksek olmuştur. Günümüzde iş yaşamı içinde oranı, yüzde 1-2 civarındır. Bu dönemin iş karakteristiği; yaşamak için çok çalışmaktır.

 

Bebek Patlaması Kuşağı

2. Dünya Savaşı’nın yoğun etkilerinin görüldüğü kuşaktır. Özellikle savaşın, toplumların nüfusu üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle doğum oranının patlaması

ve bir milyar bebeğin dünyaya gelmesi kuşağa adını verir. Günümüzde iş yaşamı içinde oranı, yüzde 20-22 düzeyindedir. Bu dönemin iş karakteristiği; çalışmak, sadakat, kanaatkarlık, aynı yerde uzun süre çalışabilme ve kuralcılıktır

 

X Kuşağı

Bu kuşağın en önemli özelliklerinden biri geçiş kuşağı olmasıdır. Özellikle değişim rüzgarlarının ve toplumsal dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. Hem gelenekselin hem de değişim süreçlerinin özelliklerini bir arada barındırır. Teknolojik dönüşümleri de yaşamış ve yeniye adapte olmuştur. Çalışmayı ve para kazanmayı çok önemser ancak gelişim talebi de vardır. Kurumsal aidiyet duygusu vardır ancak kariyer fırsatlarını değerlendirmek ister. Otoriteyi kabul eder ve saygı gösterir. Ancak kendi bağımsızlığını da önemser. Günümüzde iş yaşamı içinde oranı, yüzde 40-43 düzeylerindedir. Bu dönemin iş karakteristiği; başarı, kariyer, çalışkanlık ve rekabetçi olmaktır.

 

Y Kuşağı

Farklılığın en belirgin olarak hissedildiği ve en çok gündem oluşturan kuşaktır. Yaşamsal standartların değişmesiyle daha fazla olanağa sahiptirler. Bireysellik, girişimcilik, rahatlık, teknolojiye uyum, kültürlerarası etkileşime açıklık, yaratıcılık ve yenilikçilik ön plana çıkan özellikleridir. Bununla birlikte eğlence, başarı, yeni şeyleri deneme, hayallerinin peşinden koşma, sorgulama unsurlarına önem verirler. İş ve yaşam dengesinin kurulması önemlidir. Günümüzde iş yaşamı içinde oranı %33- 35 düzeylerindedir. Bu dönemin iş karakteristiği; aidiyet duygusunun zayıflığı, kısa vadeli hedefler ve yükselme, takdir edilme ve değer görme, işveren markasının önemi ve gelişim fırsatının sunulmasıdır.

 

Z Kuşağı

Şimdilik tanımlanmış son kuşaktır. Teknolojiyi çocukluktan itibaren yaşamının her anında kullanır ve teknoloji bağımlılığı baskındır. Bu nedenle, dijital kuşak olarak da tanımlanır. İnternet aracılığıyla sosyalleşmeyi tercih eder. Sonuç odaklılık, analitik zeka, yaratıcılık, yeniliğe adapte olma hızı, bireysellik, tatminsizlik, tüketime ve lükse meyillilik, otorite kabul etmeme, uyum problemi ortaya çıkan diğer özellikleridir. 2-4 yıl içinde iş yaşamında görülmeye başlayacaklar. Bu kuşağın iş karakteristiğinin; bireysel çalışma talebi, otoritenin olmaması, kısa dönemli iş süreçleri, serbest ve özgür çalışma ortamı ve başarı odaklılık olması bekleniyor.

 

 

Paylaş

Yıl: 2020 Beş kuşak bir arada! Ersoy Polat Eğitim ve Geliştirme Müdürü