Farkında olmadan neler söylüyoruz neler!
Antik Yunan filozofu Aristoteles der ki: “Bir insanın hareketleri, sözlerinden daha yüksek sesle konuşur.” İrlandalı yazar Oscar Wilde ise “Önemli olan sözler değil, davranışlardır.” diyerek beden dilimizle söylediklerimizi sözlerimizden üstün tutar. Beden, iletişimin arayüzüdür. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız jest ve mimiklerin tamamı iletişime dahildir. Kimi zaman zihnimizden geçenleri söylemesek de aslında bedenimizle karşı tarafa sinyaller veririz. Yani karşımızdakini dinleyip dinlemediğimizin, anlattıklarından sıkılıp sıkılmadığımızın anlaşılması aslında çok da zor değil! Bu yüzden beden dili hakkında bir şeyler bilmekte ve biraz da gözlem yapmakta fayda var. Beden dilini doğru kullanmamız ve hangi hareketimizin neler söylediğini bilmemiz sağlıklı iletişim kurmak konusunda bizi destekler.
Genel tavır
Diyalog halindeyken karşınızdakine onu dinlediğinizi hareketlerinizle belli etmelisiniz. Konuşma esnasında telefonunuzla ilgilenmekten kaçının. Saate bakmamaya özen gösterin. Bedeninizle ona dönük oturduğunuzdan emin olun. Aksi halde hem karşınızdakinin dikkati dağılır hem de aranızdaki iletişim rayına oturamaz.
Gözler
Göz teması, sıradan bir konuşmanın bile olmazsa olmazıdır. Hem güveni hem de öz güveni simgeler. Konuşma esnasında gözleri kaçırmak, konuşmanın türüne göre karşı tarafı dinlemediğiniz, bu konuşmadan sıkıldığınız ya da içe kapanık olduğunuz anlamına gelebilir. Gözlerinizi çok kırptığınızda ise endişeli olduğunuz ya da yalan söylediğinize dair olumsuz bir izlenim uyandırabilirsiniz.
Mimikler
Gülümsemek, karşı tarafa olumlu bir enerji vermenin en kolay yoludur. Elbette gülümsemek için doğru zamanı seçmelisiniz. Örneğin öfkeli bir anınızda gülümserseniz bu kafa karıştıracağı gibi gerginliğe de yol açabilir. Mimiklerinizi kullanırken bilmeniz gereken diğer bir şey, söyledikleriniz ve ifadeniz arasında bir denge olması gerektiğidir. Tutarlı bir tavır takınırsanız insanlara güven aşılarsınız. Aksi takdirde muhataplarınız sizi dinlemek istemeyebilirler.
Kollar
Bir ortamda birisi kollarını bağlayıp oturduğunda ne hissedersiniz? İletişime kapalı olduğunu veya kendini savunmaya geçeceğini, değil mi? Bazı söylentilere göre ilk insanlar, içinde uyudukları mağaranın tepesinden bir şey düşme ihtimaline karşı vücutlarını korumak için kollarını göğüs üzerinde kavuşturarak uyurlarmış. İlk insanların bunu savunma amaçlı yaptıklarını düşünürsek bugün de psikolojik savunma olarak kolları bağlamak, kulağa pek de garip gelmiyor. Ancak bilmelisiniz ki kollarınızı birleştirerek oturduğunuzda karşı tarafa genelde olumsuz mesaj göndermiş olursunuz. Bu savunma psikolojisi bireysel bir içe dönüklük anlamı barındırdığı için ekip ruhundan kopmanız riskini taşır.
Ayaklar
İlk etapta dikkat çekmediği için gözden kaçabilse de ayaklar bir kişinin anlık hisleri hakkında çok şey söyler. Ayakların hızlıca sallanması, birbirine veya sandalyenin etrafına dolanması strese işaret eder. Konuşan kişiye değil de başka yöne bakan ayaklar, konuya duyulan ilgisizliğin sembolüdür.
Kafa
Bir şey anlatırken karşınızdaki sizi onaylamak için arada bir başını sallıyorsa sizi dinliyordur. Ancak bunu abartıyorsa dikkati dağılmış olabilir. Başını hafifçe yana eğmesi ise anlattıklarınıza ilgi duyduğu ve odaklandığı anlamına gelir. Kafayı öne eğmek hem öz güven eksikliğini hem de utangaçlığı temsil edebilir.
Dokunuşlar
Kulağa dokunmak veya kulağı kaşımak, kararsızlığa işaret ediyor olabilir. Karşınızdaki insanın burnuna dokunması, şüphe duyduğunun ya da size bir fikirle geldiyse reddedileceğini düşündüğünün göstergesi olabilir. Elin çenede olması veya çeneyi kaşımak, düşünceli bir karar alma aşamasının dışa yansımasıdır.