Ofis ortamı hastalık oluşturabilir mi?

Günümüzün büyük bir bölümünü geçirdiğimiz kapalı mekanların hava kalitesine bağlı olarak ortaya çıkan hasta bina sendromu hakkında bilmedikleriniz…

Günümüzde, modern binalardaki klimalı ve konforlu görünen ofis ortamı, sanılanın aksine sağlık açısından birçok risk taşıyabilir. Bu risklerden biri; ortam havasını kirleten etkenlerle ortaya çıkan, “hasta bina sendromu”. Dünya Sağlık Örgütü’nün farklı dönemlerde yayınladığı raporlara göre günümüz insanları, zamanlarının yüzde 90’ını kapalı mekanlarda, bu oranın da yüzde 70’ini iş yerlerinde, geri kalanın yüzde 20’sini ise ev ortamlarında geçiriyor. Zamanın büyük çoğunluğu iç mekanlarda geçirildiği için bu ortamların hava kalitesi, en az dış ortamlarınki kadar önemlidir.

 

Hasta bina sendromu

1970’lerde tanımlanan ve iç ortam hava kalitesiyle birlikte gündeme gelen hasta bina sendromu; sürekli kapalı ortamlarda çalışan kişilerde halsizlik, baş ağrısı, sersemlik hissi, bulantı, cilt kuruluğu, gözlerde batma, burunda tıkanıklık ya da akma gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Bu belirtiler genellikle penceresi açılmayan, merkezi bir havalandırmaya bağlı binalarda gözlemleniyor. Günümüzde özellikle ofis binaları, giderek artan sıklıkta camları açılmayacak şekilde inşa ediliyor. Bu binalarda çalışırken görülen belirtiler ise dışarı çıkınca kendiliğinden ortadan kalkıyor.

 

Bir yandan inşaat teknolojisindeki gelişmeler ve yapı malzemesi olarak daha fazla sentetik materyallerin kullanımı binaları daha konforlu ve yalıtımlı hale getirirken diğer yandan kullanılan malzemeler, iç ortam hava kalitesini bozuyor. Bu tür binalarda dışarıdan içeriye sıcak/soğuk hava girmesi ve içerideki ısıtılmış/soğutulmuş havanın dışarı çıkması engellenerek enerji tasarrufu sağlanıyor. Ancak dış ortamla ilişkisi tamamen kesilmiş bu binalarda iç ortam kirliliği de artıyor. Yani çalışanlar çeşitli biyolojik ve kimyasal zararlılara (tozlar, uçucu organik bileşikler, formaldehit, poliaromatik hidrokarbonlar, karbon monoksit ve biyolojik aerosoller) maruz kalıyorlar.

 

Risk faktörleri

Kişisel faktörler: Üst solunum yolu enfeksiyonu veya kronik akciğer hastalığına sahip olmak ve sigara kullanmak.

 

Mesleki faktörler: Haftada 20 saatten fazla video gösterim ünitesinde çalışmak, günde altı saatten daha uzun süre bilgisayar kullanmak, fotokopi cihazlarına beş metreden yakın olmak.

 

Çocuklukta çevresel maruziyet: Atopik (alerjik) hastalığına yakalanmak. Mikrobiyolojik faktörler: Biyoaerosoller, alerjenler, mantar sporları, bakteriler, virüsler ve mayt’ların olduğu ortamda bulunmak.

 

Kimyasal faktörler: Karbondioksit konsantrasyonunun 800 ppm’nin üzerinde olduğu durumlara, uçucu organik bileşiklere maruz kalmak (5 mg/m3 lük konsantrasyonda 20 uçucu organik bileşikten oluşan bir gaz karışımına iki saat maruz kalan bireylerde göz, burun ve boğazda tahriş oluştuğu, aynı karışımın 25 mg/m3 lük konsantrasyonuna dört saat süreyle maruz kalan bireylerde ise solunum yollarında enfeksiyon bulguları oluştuğu görülmüştür.).

 

Fiziksel faktörler: Havalandırma sistemi ve havalandırma oranı uygun olmayan ortamlarda bulunmak.

 

İç ortam sıcaklığı ve bağıl nem: En uygun sıcaklık 20-23 °C ve uygun bağıl nem oranı yüzde 30-60 arasında olmayan ortamlarda bulunmak ya da yer döşemeleri ve mobilyalardan sıcak etkisiyle açığa çıkan formaldehite maruz kalmak.

 

Psikolojik faktörler: Yoğun iş stresi yaşamak.

 

Korunma yöntemleri

• Yakınmaların bina içine girmeyle ilişkisi ortaya konabilir. Birçok kişide benzer yakınmaların olması, grup tanısı koymaya olanak sağlayabilir.

• Bina içinde hava akım hızı, sıcaklık, nem, CO2 , formaldehit, uçucu organik kimyasallar, toz, küf, bakteri araştırılmalı.

• İç ortamdaki halı, mobilya ve ofis araçlarından düşük emisyonlu ürünler satın alınıp kullanılmalı.

• İklimlendirme, havalandırma uygun şekilde ayarlanmalı, 10 litre/kişi olacak şekilde hava değişimi yapılmalı.

• Halı kaplamadan kaçınılmalı.

• Günlük temizlikte yerlerin yanında raflar, masa üstü vb. temizlenmeli, masa üstü evrak dağınıklığı engellenmeli.

• Temizlik malzemeleri ve çözücüler, mümkün olduğunca az kullanılmalı.

• Kapalı ortamlarda tütün mamullerinin kullanımı yasaklanmalı.

• Yanma sonucunda ortama salınan gazların kontrolü için yemek ısıtma ve pişirme işlemlerinde aspiratör veya havalandırma fanları kullanılmalı.

• Sobayla ısıtılan ortamlarda, sobaların bağlı olduğu bacalar yılda bir kez temizlenmeli.

• Biyoaerosolların kontrolü için ev ve ofis gibi iç ortamlar iyi temizlenmeli ve tozlardan arındırılmalı.

• Dijital baskı atölyeleri ve kuru temizleyiciler gibi iç ortam kirleticilerine maruziyetin çok olduğu iş yerleri iyi havalandırılmalı.

• Çalışanlara iş ortamına bağlı stres faktörlerinden uzak durulmasını sağlamaya yönelik eğitimler verilmeli.

• Hasta bina sendromuna bağlı semptomların önlenmesi için mimarlar, mühendisler (çevre, makina vb.) ve sağlık personeli (hekim, hemşire, çevre teknikeri) iş birliği halinde çalışmalı.

Çalıştığınız büro ortamında hasta bina sendromundan şüpheleniyorsanız durumu iş yeri hekimiyle paylaşmalısınız. Hepinize sağlıklı günler dilerim.

Hasta bina sendromu belirtileri

  • Göz, burun ve boğazda tahriş.
  • Baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, fiziksel ve zihinsel yorgunluk, hafıza kaybı, konsantrasyon eksikliği.
  • Deride kızarıklık, ağrı, kaşıntı ve kuruluk.
  • Nedeni belli olmayan aşırı duyarlılık reaksiyonları; örneğin astım olmayan kişilerde astım benzeri belirtiler, göz ve burun akıntısı.
  • Koku ve tat duyusunda değişiklikler.

Paylaş

Ofis ortamı hastalık oluşturabilir mi?