Kışa sağlıklı başlamak için bağışıklık sisteminizi güçlendirin

Neden soğuk havalarda hasta oluyoruz? Bunun sebeplerini ve kışın hastalıklardan korunmak için yapmamız gerekenleri ekranlardan tanıdığımız Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Özyaral anlatıyor.

Metabolizma coğrafyaya bağlı olarak değişiklik gösterir. Mevsim geçişleri vücudun en zayıf olduğu dönemlerdir ve metabolizmanın adaptasyonunu gerektirir. Vücut, içerideki ve dışarıdaki ısısını dengede tutmak zorundadır. Mesela yazın çok sıcak olduğu için öyle beslenmeliyiz ki vücudu serin tutmalıyız, aksi takdirde çok su kaybederiz. Kış için de aynı durum geçerli. Enerjiyi koruyabilmek için vücut kendi metabolitik hareketlerini sürdürürken iklime de ayak uydurmalı ve kendini ısıtmalı. Tabii iklimler değişirken vücut bu dengeyi o kadar hızlı sağlayamaz. Havaların soğumasıyla birlikte bağışıklık sistemi organize olmaya başlar. Bağışıklık sistemini apayrı bir kale olarak düşünmek lazım; mikroorganizmalar sürekli bizi dış etkenlere karşı korumak için güç sarf ederler. Peki, bu arada hastalıklar nasıl oluşur? Mevsimsel değişiklikler ya da yanlış beslenmeye bağlı olarak bahsettiğim bu mikroorganizmaların bir kısmı ölebilir ve savunma geç kalır.

 

Beslenmeye dikkat!

Havalar soğumaya başlayınca iyi beslenmek önem kazanır. Eskiden büyüklerimiz, “Kış geliyor, bol bol tavuk suyu çorba içelim.” derdi. Çünkü besleyici değeri çok yüksek. Bir şeyi çok yemek değil, neden yiyeceğini bilmek çok önemli. Neden tavuk suyu? Neden içinde sebze? Bu mevsiminde püre haline getirilmiş mevsim sebzeleriyle beslenmek de çok önemli. Tabii sebze mümkün olduğu kadar yarı çiğ kalmalı, vitamininin azalmamasına özen gösterilmeli. İçecekler konusunda da öncelikle soğuk içeceklerden kaçınmalıyız. Dondurmayı evinizde dört mevsim tüketebilirsiniz. Şerbetler ve meyve suları da önemli; taze vitamin deposu sunar. Enerji içecekleri ise hiçbir şekilde enerji vermez; bu bir şehir efsanesi, bir anda beyindeki hormonal dengeyi fişekler ve anormal hücresel bozukluklara, kalp-damar hastalıklarına neden olur. Bunlara gerek yok, doğanın kendisi bizi besleyebilir zaten; mevsim meyveleri, bitki çaylarına eklenecek zencefil, zerdeçal, nane, sumak gibi baharatlar metabolizmayı hareketlendirir. Acı biber katılmış ayran, sindirim sistemini korumak için kıymetli; hem besin değeri çok yüksek hem de bağışıklık sistemini destekler. Bütün bunlar ayrıca vücudun DNA’sını korur. İkinci beynimiz dediğimiz bağırsaklarımızın da doğru çalışıyor olması lazım ki bu yine doğru beslenmeye bağlı. Diğer yandan bağırsakların içinde yer alan mikroorganizmaların da beslenmesi gerekir. Bunun için hem probiyotiklere hem de prebiyotiklere ihtiyacımız var.

Enfeksiyondan korunmak için

Soğuk havalarla gelen en önemli problemler arasında astım ve gribal enfeksiyonlar var. Bunlardan korunmak için üst solunum yollarını temiz tutmalısınız. Burası nasıl temiz kalacak? Diş fırçalarıyla, ağız gargaralarıyla olmaz; sarımsak çiğnemelisiniz. Soğan gibi taze sarımsak da antibiyotiktir, dezenfektandır, antiseptiktir. Biz bir kişiyiz ama milyonlarca hücremize hizmet eden milyonlarca bakteri var. Mikroorganizmalar mı bizim için yaşıyor, biz mi onlar için yaşıyoruz? Bunu düşünüp onları çok iyi korumalıyız ki biz korunalım.

 

Bağışıklık sistemimiz zayıf mı?

Bağışıklık sistemi zayıf olanların başı döner, elleri titrer, sürekli halsizlik durumu söz konusudur. Yeterince güçlü değillerdir, demek ki bir şeyler eksik. Bakıyorsunuz surat bembeyaz; o kişinin demir, çinko, magnezyum almadığını yüzünden anlayabilirsiniz. Bu kişiler günde bir avuç kavrulmamış, tuzlanmamış, katkısı olmayan kuruyemiş tüketerek gerekli mineralleri alabilirler. Görüyorsunuz eczanelerde boy boy ilaçlar satılıyor. E birini aldınız, diğerleri ne olacak? Bunları yiyerek almalısınız. Günde en az bir kase yoğurt ya da bir bardak ayran tüketilmiş olması bağışıklık sisteminizi destekler.

 

İlaç kullanımı

Bağışıklık sistemimi güçlendireceğim, diye kavanoz kavanoz ilaç da içmeyin. Mesela takviye vitamin hapı alanlar var. Ne olursa olsun vücut günlük ihtiyacı kadarını alır, geri kalanı atar, depolamaz. Bu, suda çözünen B ve C vitaminleri için geçerli. Yağda çözünen A, E, D, K vitaminleri depolanır. Ama bu depo süresi de üç aydır. Dolayısıyla doğru ve kaliteli beslenerek bu vitaminleri kaynakları olan yiyeceklerden almak gerekir. İlaçtan ziyade doğal beslenmeye yönelmeli. Ayrıca hekiminiz reçete yazmadığı sürece sizin ilaç alma yetkiniz yoktur. Kafasına göre antibiyotik alanlar yüzünden bugün bu ilaçların hiçbir önemi yok dünyada.

 

Dış etkenler

Yemek yerken cep telefonuyla ilgilenmek, bilgisayar karşısında bir şeyler atıştırmak, yatak odasında uyumaya çalışırken televizyon seyretmek... Bunları asla yapmamalıyız. Uyku bir düzendir; bu düzene geçerken rahatlamak istersiniz ama televizyon beyninizi sürekli meşgul eder. İkisi arasında geçişi sağlayamadığınızda baygın bir şekilde uyursunuz. Bu metabolizmanızı alabora eder. Bağışıklık sisteminin çökmesine ve stres seviyesinin artmasına neden olur.

Giysi seçimi önemli

Hasta olmamak ve bağışıklık sistemimizin güçlü kalmasını sağlamak için ne giydiğimiz de önemli. Bu konuda yaz-kış aynı şeyi söylerim; viskon ya da akrilik oranı yüzde kırkı geçmemeli. Etiket okumayı öğrenmemiz lazım. Akrilik oranı yüzde kırkı geçtiği andan itibaren vücut nefes alamaz, terleyen vücudun nemi alınamaz, nem alınmadığı için dışardan ani rüzgar geldiğinde bronşit, zatürre başlangıcı gibi hastalıklar ortaya çıkar. İçe mutlaka vücudun ısısını kontrol edecek fanila ya da pamuklu bir atlet giyilmeli. Kışın hiçbir şekilde sentetik ürün giyilmesini önermiyorum. Çocukların çok fazla sarmalanmasına da karşıyım. Bu, hastalığa daha çok kapı açar. Siz ne kadar giyiniyorsanız çocuğunuza da o kadar giydirmelisiniz. Bir de şemsiye kullanmayı öğrenmeliyiz. Küçük bir şemsiye, bir bere veya başa atılabilecek bir şal... Havada çok fazla kanseroid madde dolaştığı için saçların yağmur suyuyla temas etmemesi gerekir.

Prof. Dr. Oğuz Özyaral kimdir?

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Özyaral, 1979’da İstanbul Üniversitesi’nde Eczacılık Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitede yaptığı İşletme ihtisasını ise 1988’de tamamladı. Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi’nde doktorasını ise yine İstanbul Üniversitesi’nde mikrobiyoloji üzerine yaptı. Oğuz Özyaral, halihazırda İstanbul Rumeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdürlüğü’nü sürdürüyor.

 

 

Paylaş

Kışa sağlıklı başlamak için bağışıklık sisteminizi güçlendirin