Çölleşme önlenebilir!

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Zengin, çölleşmeye karşı alınabilecek önlemleri anlatıyor.

Milattan önce Anadolu’nun yüzde 72’si ormanlarla kaplıydı. Günümüzde bu oran yüzde 24. Mevcut ormanlarımızın ise yüzde 60’ının vasfı bozuk. Konunun uzmanlarına göre dünya genelinde karaların yeşil örtüsü yüzde 30’un altına düşerse çölleşme başlamış demektir. Yani bu alanlar; beklenen tarım ve orman ürünlerini verememiş, kuraklaşmış, erozyona uğramış, yıllık 120 milimetrenin altında yağış almış, yer altı ve yer üstü su kaynaklarını tüketmiş demektir.

 

Türkiye’de çölleşme

Bu veriler üzerinden Türkiye’de çölleşmenin başladığını söyleyebiliriz. Çölleşmenin etkili olarak görüleceği yerler, Konya-Aksaray-Niğde üçgenindeki kısım, özellikle Karapınar ve doğuda Iğdır’dır. Bu bölgelerde son yıllardaki yağış toplamı 170-200 milimetre civarında. Orta Anadolu’da 2006’dan sonra Akşehir Gölü kurudu. Akdeniz’e bir yılda akan suyun 150 milyon metreküpü Derebucak Derivasyon Tüneli’yle Beyşehir Gölü’ne verildi. Geçtiğimiz aylarda Silifke üzerinden Akdeniz’e bir yılda dökülen kar sularının 314 milyon metreküpü Mavi Tünel’le Konya Ovası’nın kalbi olan Hotamış Bataklığı’na verilmeye başlandı. Bunlar gerekli ve sevindirici gelişmeler.

 

 

Yıllık su tüketimi

Ancak kişi başına yıllık su tüketimimizde tehlikeli sınıra yaklaşıyoruz. Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 1.375 metreküp, tehlike sınırı ise 1.000 metreküptür. Ortalama yıllık yağış toplamı 640 milimetredir. Tarım yapılan alanların yoğun olduğu Orta Anadolu ve Iğdır Ovası’nda yıllık yağış toplamı ortalaması 250-500 milimetre arasındadır. Yani bölgede yarı kurak iklim hüküm sürüyor. Araştırmalarımıza göre yarı kurak bölgelerde son 10 yılda yer altı suları 20 metre azaldı; tahıl gibi kurağa dayanıklı bitkiler yerine daha çok kâr getiren mısır, şeker pancarı ve yonca gibi sulamalı bitkiler yetiştiriliyor; ahır gübresi tarlaya verilmiyor, yakacak olarak kullanılıyor; nadaslı şeritvari ekim yapılmıyor; bazı kısımlarda anız yakılıyor; mecburiyetten çorak yer altı sularının kullanıldığı noktalarda ve kök bölgesinde tuzlanma artırılıyor; sulamalar Temmuz-Ağustos sıcağında gündüz yapılıyor; toprak analizi yaptırmadan geleneksel, fazla ve dengesiz gübreleme gerçekleştiriliyor; çiftçiler kurağa ve kirece dayanıklı badem, iğde, akasya gibi ağaçları tarla sınırlarına rüzgara dik olarak dikme alışkanlığından/ isteğinden uzaklaşıyor. Bu durumların çölleşmeyi beraberinde getirdiği aşikar.
 

Önlemler

Doğa bilinci: Çölleşmenin önüne geçmenin en güzel reçetesi, ilköğretimden başlayarak doğayı koruma bilincini aşılamak, caydırıcı cezalar getirmek, Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu gereği ülke olarak yılda 1 milyar fidan üretip ağaçlandırma yapmaktır. Çevreyi/doğayı korumaya odaklanan sivil toplum kuruluşlarının çölleşmeyle mücadele çalışmalarına destekte bulunmak ve yürütülen ağaçlandırma çabalarına katkı sağlamak da oldukça önemli.

 

 

Dengeyi korumak: Tabiatla barışık dengeli bir nüfus artışı şart. Aşırı nüfus artışı; toprak, su, hava, bitkisel ve hayvansal gıda kaynaklarına, yenilenemeyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarına, ormanlar ile maden ocaklarına baskı yaparak dengenin bozulmasına yol açıyor. Tarım ve orman alanlarının amaç dışı kullanımına sebep oluyor. Aşırı tüketim, sera gazlarının dolayısıyla atmosferin ısınma etkisinin artmasıyla sonuçlanıyor.

 

Su kaynaklarını korumak: Kaynağını artıramıyorsak fazlası olan başka havzalardan su getirmek veya eldeki kıt kaynakları damla sulama gibi minimum su kullanan sistem­lerle değerlendirmek en akılcı yoldur.

 

Bilinçli tarım: Tahıl üretiminde hasattan sonra anız ve saplar kesinlikle yakılma­malı, saman makinesiyle saman yapılarak değerlendirilmelidir. Anız yangınları; toprakta organik maddeyi azaltarak makro ve mikro organizmaları, toprakta verimliliği artırmak için durmadan çalışan böcekleri, karıncaları ve çeşitli hayvanları yok eder; verimliliği azal­tıp çölleşmeye davetiye çıkarır. Ayrıca orman yangınlarına, çevredeki telefon direklerinin, tarım alet ve makinelerinin, hangarların, arı kovanlarının, bağ ve bahçelerin yanmalarına da sebep olur; çeşitli boyutlarda zarar ve hukuk problemleri doğurur. Anızın bertarafı için hasat dipten yapılmalı, saplar toplanıp balyalandıktan sonra kalan artıkların humuslaşması için dekara 4-5 kilo üre gübresi atılmalı, sonra gölge tavı kaybolmadan toprak işlenmelidir.

 

 

Kirlenmemiş alanlarda doğayla dost tarım tipi olan organik tarım, yoğun tarım alanlarında ise iyi tarım uygula­maları benimsenmeli, bitkisel üretimde ahır gübreleri tezek yapılarak sobada yakılmayıp toprağa verilmeli, damla ve yağmurlama gibi basınçlı sulama sistemlerine geçilmeli ve sulama mümkün olduğunca gece yapılma­lıdır. (Araştırmalar; gündüz sıcağında yapılan sulamaların yüzde 40’lara varan oranlarda su kaybıyla sonuçlandığını, yağmurlama sulamaların ise hızlı buharlaşan su nedeniyle yaprak yüzeyinde tuz biriktirdiğini ve yaprak­ların yandığını gösteriyor.)
 

Çölleşmenin sebepleri

• Nüfus artışı

• Küresel ısınma

• Orman yangınları

• Ormansızlaşma

• Yeşil örtünün tahribi

• Buğday ve mısır hasadı sonrası anız ve sapların yakılması

• Aşırı ve bilinçsiz yer altı ve yer üstü su kullanımı

• Aşırı ve bilinçsiz gübre kullanımı

• Erozyon

•Tarım ve orman alanlarının amaç dışı kullanımı

 

Yıllık yağış toplamına göre;

<120 milimetre Çöl

120-250 milimetre Kurak

250-500 milimetre Yarı kurak

500-1.000 milimetre Yarı nemli

>1.000 milimetre Nemli

 

Dikkat!

Özellikle 1990’lı yıllardan sonra artan nüfus ve yoğun tarım sonucunda yarı kurak bölgelerimizde/havzalarımızda, yerin üstünde de, altında da su giderek azalıyor. Şu halde en akılcı yaklaşım; arazi toplulaştırmanın tüm Türkiye sathında tamamlanması, gittikçe azalan su kaynaklarının basınçlı sulama sistemleriyle uygulanması, az su tüketen bitkilerin yetiştirilmesi, ülke genelinde ekim planlamasına geçilmesi ve fazla suyu bulunan havzalardan yarı kurak havzalara su getirilmesidir. Nüfusun ihtiyacından fazla üretilen ürünler yurt dışına ihraç ediliyorsa üretilmeli, edilemiyorsa ithal edilen ürünler teşvik edilmelidir. Bu da iklim, toprak, çiftçi alışkanlıkları gibi faktörler göz önünde tutularak kademeli olarak sağlanabilir. Yağışların miktarı kadar yıl içindeki dağılımı da çok önemli. Bu nedenle kışın düşen yağış, yer üstünde veya yer altında iyi depolanmalıdır.

 

 

Paylaş

Çölleşme önlenebilir!