Sosyal medya nereye gidiyor?
“2000’li yılların en temel ayırt edici unsuru nedir?” sorusuna verilecek yanıtların başında hiç kuşkusuz sosyal medyanın gelişimi geliyor. Bugünü geçmişten farklılaştıran, insanlar arasındaki iletişimi katbekat artıran ve hızlandıran, dünyanın dört bir yanındaki trendlerin viral bir hızla yaygınlaşmasına zemin hazırlayan sosyal medya, elbette krizlerden azade değil. Önde gelen sosyal medya şirketlerinden Facebook, hemen her yıl kritik önemdeki şeffaflık suçlamalarıyla karşı karşıya kalıyor; sık sık veri güvenliği tartışmalarının merkezine oturuyor, denetim kuruluşlarınca cezalandırılıyor. Ya da Ekim ayında gerçekleştiği üzere Instagram, WhatsApp, Facebook ve benzeri uygulamaların karşı karşıya kaldığı erişim sorunları tüm dünyayı felç edebiliyor. Tüm bunlar, sosyal medyanın profesyonel, toplumsal ve bireysel ölçeklerde ne denli kuşatıcı ve etkili bir unsur haline geldiğini oldukça açık bir şekilde ortaya koyuyor. Peki, sosyal medya bu denli yüksek bir etki gücü ve kapsayıcılığı nasıl edindi? Bu soruyu yanıtlamak, öncelikle sosyal medyanın dününe ve bugününe, mevcut formuna kavuşana değin geçirdiği evrime ilişkin fikir sahibi olmakla mümkün.
Nasıl Başladı?
Elbette, sosyal medyanın başlangıçta yalnızca toz ve gaz bulutu olduğunu söylemek doğru değil. “The Washington Post” gazetesinde “Twitter ve Facebook’tan Önce Mors Alfabesi Vardı” başlığıyla yayınlanan makale, sosyal medyanın 1844’te, Samuel Morse’un Washington’dan Baltimore’a gönderdiği ilk telgraf mesajıyla icat edildiğini iddia ederek köken tartışmalarını oldukça geçmişe taşıyor örneğin. Makalenin yazarının kaynak olarak başvurduğu “Sosyal Medya: İlk 2.000 Yıl” kitabının yazarı Tom Standage de telgrafçıların birbirleriyle iletişim kurarken yarattıkları ortak dil evrenine ve kısaltmalara değinerek Mors alfabesiyle yarattıkları arkadaşlıklara ve ilişkilere dikkat çekiyor. Ayrıca telgrafın meydana getirdiği iletişim kurma biçiminin bugünkü çevrim içi dostluklar ve sosyal medya diliyle benzerliğine işaret ediyor.
NE ZAMAN HAYATIMIZA GİRDİLER?
• 2003’te LinkedIn
• 2004’te Facebook ve Gmail
• 2006’da Twitter
• 2010’da Instagram
• 2016’da TikTok
ABD’li yetişkinlerle gerçekleştirilen bir çalışmada;
- 18-29 yaş aralığındaki kişilerin %84’lük kullanım oranıyla söz konusu platformları en yoğun olarak kullanan kuşak olduğunu gözler önüne seriyor.
- Bu yaş grubunu%80 oranındaki etkinlikleriyle 30-49 yaş aralığındakiler izliyor.
- 60-64 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 73’ü aktif bir biçimde sosyal medya platformlarını kullanıyor.
- Bu oran 65 yaşve üzerindeki kullanıcılar arasında yüzde 45 olarak gözleniyor.
Ne Yönde Evrildi?
Tarih çizelgesinde oldukça ileri bir tarihe sıçrayarak günümüze yaklaşacak olursak… 1969 yılını sosyal medyanın doğuşuna tanıklık eden uğraklar arasında saymamız gerekir mutlaka. Bu tarihte Gelişmiş Araştırma Projeleri Dairesi Ağı ARPANET’in öncülüğünde gerçekleştirilen çalışmalarla iki sunucu arasında ileti gönderiminin mümkün hale geldiğini tanıklık eder dünya. 1995’te Classmaters, 1997’de Six Degrees, 2001’de Ryze, 2002’de ise Friendster adlı sosyal paylaşım siteleri kurulur. Bugün için pek tanıdık sayılamayacak bu platformları, 2003’te LinkedIn ve MySpace, 2004’te Facebook ve Gmail, 2005’te Yahoo!, 2006’da Twitter, 2010’da ise Instagram’ın kuruluşu takip eder.
Şimdilerde Nasıl?
Sosyal medya bugün insanlığın ayrılmaz bir parçası demek abartılı olmaz. Nitekim veriler de bunu doğrular nitelikte. Araştırmalar, 2021 itibarıyla 4,55 milyar kişinin sosyal medyayı aktif bir şekilde kullandığına dikkat çekiyor. Ortalama bir sosyal medya kullanıcısının gününün iki saatten fazlasını parçası olduğu ağlarda geçirdiği de dikkat çekici istatistikler arasında. Facebook eski şaşaalı günlerini geride bırakmış olsa da halen dünyada en fazla kullanıcıya sahip platform olarak öne çıkıyor. Facebook’u YouTube, WhatsApp, Messenger ve Instagram takip ediyor. Sosyal medya platformlarının kullanımı jenerasyonlar arasında da farklılık gösteriyor. İstatistikler, kullanıcıların tüketim alışkanlıklarına dair de pek çok aydınlatıcı bilgi de sunuyor. Örneğin, sosyal medya kullanıcılarının yüzde 45’i ilgi duydukları markaları araştırma motorları aracılığıyla değil, sosyal ağlar dolayımıyla inceliyor; yüzde 87’si satın alacakları ürünü tercih etmelerinde sosyal medyanın belirleyici olduğunu ifade ediyor, yüzde 55’i bu platformları kullanarak alışveriş yapmayı tercih ediyor.
Tüketicileri Nasıl Etkiliyor?
Bu veriler ışığında, sosyal medyanın tüketim alışkanlıklarını etkileyip etkilemediği sorusu zannediyoruz ki yalnızca retorik bir soru olacaktır.
Öyleyse, bu iki olgu arasında bir ilişki olup olmadığından çok bu ilişkinin niteliğiyle ilgilenmek daha doğru. Sosyal medya, tüketicileri nasıl etkiliyor? Tüketim alışkanlıklarını ne yönde değiştiriyor? Bu değişimin nasıl gerçekleştiğini yanıtlamak için, yalnızca tüketicilerin dönüşen alışkanlıklarına değil; farklılaşan pazarlama trendlerine, dijital pazarlamanın kazandığı hıza ve değişkenlerine de bakmak zorunlu.
Sosyal medyanın tüketim alışkanlıkları üzerinde yarattığı en önemli dönüşüm, tüketicilerin satın almayı planladıkları ürün hakkında sahip oldukları bilginin boyutundaki muazzam artışa ilişkin. Düşünün, bugün hepimiz alacağımız en ufak bir ürün hakkında dahi onlarca, kimi zaman yüzlerce kullanıcının aktardığı bilgiye erişebilir durumdayız. Kullanıcı forumlarının, tüketici yorumlarının, puanlama sistemlerinin kullanımındaki artış, gündelik ev araçlarından lüks tüketim ürünlerine dek her harcamamızı belirler durumda. Tüketicilerin hem farklı markalar hem de söz konusu markanın satışını gerçekleştiren farklı firmalar arasında karşılaştırma yapabilmesine imkan veren bu düzenek, tüketim alışkanlıklarını önemli ölçüde değiştirmiş durumda.
Bu durum, ürünlerini tüketicilerle buluşturmak isteyen şirketlerin bugüne kadar kullandıkları pazarlama yöntemlerine yenilerini eklemelerini zorunlu hale getiriyor. Bu yönde atılan ilk adım, tüketicilerle sosyal medya aracılığıyla herhangi bir ürünü alıp almamak konusunda verecekleri kararı etkileyebilecek bir ilişki kurabilmek. Bunun yolu ise etkili ve efektif bir sosyal medya kullanımından geçiyor.
Etki Nasıl Yaratılıyor?
Öncelikle, tüketicilerle şeffaf bir ilişki kurarak. Diğer kullanıcıların deneyimlerine ve sunulan ürün ya da hizmetle ilgili ayrıntılı ve güvenilir bilgilere erişmek, tüketicilerin öncelikleri arasında. Bu da pazarlamanın bir iletişim biçimi olarak görülmesiyle sağlanabiliyor.
Tüketim alışkanlıklarındaki dönüşüm tüketicilerin beklentilerinde de bir dönüşümün meydana gelmesini beraberinde getiriyor kaçınılmaz olarak. Hızın en temel belirleyici olduğu sosyal medya çağında, tüketicilerin yükselen beklentilerini takip etmek ve bunların gerektirdiği adımları atmak marka ve firmalar için oldukça belirleyici. Geçmişe kıyasla daha aktif, aldığı ürün ve hizmeti karşılaştırma olanağına sahip, firma ile kamusal bir şekilde ilişki kurabilen bir müşteri profili mevcut artık. Bu durum, müşterilerini kaybetmek istemeyen marka ve firmaların hızlı ve sorumluluk sahibi adımlar atmalarını, attıkları adımların toplumsal bir karşılığı olduğunu hesaba katarak hareket etmelerini zorunlu kılıyor.
Dijital pazarlamanın bir diğer ayağı ise ürünlerini alıcılarla buluşturmayı amaçlayan firma ve markaların satış gerçekleştirdikleri sosyal medya platformlarını müşterilerin ilgisini toplayacak dikkat çekici içeriklerle zenginleştirmeleri. Farklı ürünleri karşılaştıran, yeni trendleri takip eden, sorgulayıcı tüketicilerin ilgilenebileceği içeriklerin hazırlanması, markanın bilinirliğini artırmanın yanı sıra, bunun dolaylı sonucu olarak satış oranlarını da kaçınılmaz biçimde etkiliyor.
Sağlıklı Sosyal Medya Kullanımı Mümkün mü?
Sosyal medyayla ilgili bir başka nokta ise kullanıcıların gündelik pratikleri üzerindeki etkilerine ilişkin. İstatistiki verilerin de ortaya koyduğu üzere sosyal medya platformlarında geçirdikleri vakit kullanıcıların gününün oldukça önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu kullanım miktarının bağımlılık olarak tanımlanabilecek bir boyuta ulaşması ise günümüzde oldukça sık rastlanan bir durum. Dolayısıyla, kullanıcıların sosyal medyayla aralarındaki ilişkinin seyrine dair bir farkındalığa sahip olmaları, gerektiği takdirde oldukça yararlı yönleri bulunan bu ilişkinin ruh hallerine ve toplumsal ilişkilerine zarar vermesini engelleyecek önlemler almaları zorunlu.
Kullanıcıların, beden ve zihin sağlıklarını korumak için sosyal medya kullanım alışkanlıklarını takip etmeleri önem taşıyor. Sosyal medya kullanımının öğrenim ya da iş hayatında aksamalara sebep olması, sosyal yaşantı üzerinde olumsuz etkilerde bulunması, sosyal medyanın kullanılamadığı durumlarda tahammülsüzlük, öfke ve benzeri duyguların ortaya çıkması söz konusu platformların kullanımının gündelik bir alışkanlık olmaktan öteye taşındığına işaret ediyor. Bu duruma son vermekte “sosyal medya detoksu” oldukça sık tercih edilen bir yöntem olsa da uzmanlar, sosyal medya platformlarının kullanımına birdenbire son vermenin bağımlılıktan kurtulmak için her zaman uygun bir yol olmayabileceğine dikkat çekmekte. Örneğin, çocuk ve yetişkin psikiyatrı Neha Chaudhary detoks yerine sorumluluk ve hesap verebilirliğin önemini vurgulayarak sosyal medya platformlarında geçirdikleri vakti azaltmayı amaçlayan kullanıcıların bu hedeflerini yakın çevreleriyle paylaşmalarının ve hedeflerinin takibinin sağlanmasına odaklanmalarının daha etkili olacağını ifade ediyor.
Kaynaklar
https://www.washingtonpost.com/news/retropolis/wp/2017/05/24/before-there-wastwitter-there-was-morse-code-remembering-social-medias-true-inventor/
https://www.socialmediatoday.com/news/the-history-of-social-mediainfographic-1/522285/
https://www.cbsnews.com/pictures/then-and-now-a-history-of-social-networking-sites/12/
https://datareportal.com/social-media-users
https://statusbrew.com/insights/social-media-statistics/
https://www.oberlo.com/blog/social-media-marketing-statistics
https://martech.zone/social-media-statistics/
https://www.i-scoop.eu/social-media-marketing-guide/
https://www.healthline.com/health/social-media-addiction#overview
https://www.insider.com/how-to-break-social-media-addiction